İngiltere Tarafından Verilen Kararın Vatansızlık Kapsamında Değerlendirilmesi: Shamima Begum
Giriş
2015 yılında, İngiltere vatandaşı Shamima Begum, İşid’e katılmak amacıyla doğduğu ülke olan İngiltere’yi terk etmişti. 4 yıl boyunca kendisinden hiç haber alınamayan Shamima, Suriye’de bir mülteci kampında bulunduğunda İngiltere’ye dönmek istediğini ifade etti. Buna rağmen 19 Şubat’ta İngiltere İç İşleri Bakanlığının ailesine gönderdiği mektupla Shamima’nın İngiltere vatandaşlığından çıkarıldığı duyuruldu. İngiltere hükümeti, bu kararını verirken Shamima’nın aynı zamanda Bangladeş vatandaşı olduğunu ileri sürerek, kararın kişiyi 1954 Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme uyarınca vatansız bırakmadığını belirtti. Bu çalışma, İngiltere’nin iddiasını uluslararası hukuktaki ‘vatansızlık’ kapsamında tahlil edecek ve Shamima’nın Bangladeş vatandaşlığı durumunu sorgulayacaktır.
Uluslararası Hukukta Vatansızlık Kavramı
Vatandaşlık, bir kişinin yasal kimliğinin temelidir. Haklara sahip olma ve bu hakları etkin olarak kullanmayı kapsar. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde de açıkça belirtildiği üzere herkesin vatandaşlık hakkı vardır. Vatandaşlık olmadan bireyler, güvensizlik ve ötekileştirme ile nitelenebilecek bir yaşam biçimiyle karşılaşırlar. Sağlık hizmetleri, eğitim, oy kullanma, barınma gibi temel haklar, çoğunlukla vatandaşlık ile elde edilen haklardır.
1954 Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşmede tanımlandığı gibi; ‘Vatansız kişiler, hiçbir devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olmayan, herhangi bir devletin yasalarına göre vatandaş sayılmayan kişilerdir.’ Vatansızlık, de jure (hukuki) olabileceği gibi de facto (fiili) de olabilir. De jure vatansızlık, hiçbir devletin vatandaşlığına sahip olmamayı ifade eder. De facto (fiili) vatansızlık halinde ise, kişi belirli bir devletin vatandaşı olmakla beraber, ya siyasi sebeplerden dolayı vatandaşı olduğu devlet ona diplomatik koruma sağlamayı reddetmektedir ya da kişi, vatandaşı olduğu devletten koruma talep etmek istememektedir.Bu bağlamda koruma genel olarak vatandaşı olunan devlete iadesi dahil olmak üzere diplomatik ve konsolosluk koruması ve yardımı anlamına gelmektedir. De facto vatansız kişiler, vatandaşı oldukları ülkelerine dönemedikleri için çoğunlukla ya düzensiz konumdadırlar ya da uzun süreli gözaltı uygulamalarına maruz kalarak yaşamaktadırlar.
Vatansızlık, bir bireyin haklarını önemli ölçüde tehlikeye atan bir durumdur. Seyahat ve kimlik belgesi almak, yasal olarak bir bölgede ikamet etmek veya temel kamu hizmetlerine erişmek neredeyse imkânsız olacağından, bu durum kişileri savunmasız ve güvencesiz bir hale getirir. Başka bir ifadeyle, vatandaşlık hakkını kaybetmek, haklara sahip olma hakkını kaybetmekle eşdeğerdir.
Uluslararası topluluk, vatansızlık konusuna çözüm getirebilmek amacıyla, uluslararası araçları gündeme getirme ihtiyacı içinde olmuştur. Bu ihtiyaçtan hareketle; BM bünyesinde, 1954 tarihli Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme ve onu tamamlayan 1961 tarihli Vatansızlığın Azaltılmasına İlişkin Sözleşme düzenlenmiştir. Her iki sözleşme, vatandaşlık haklarını korumak için uluslararası bir çerçeve oluşturur, vatansızlığın önlenmesi için alınması gereken tedbirleri düzenler. Ayrıca, devletlerin iç hukuklarında vatansızlığın önlenmesi için gerekli olan güvenlik tedbirlerini almalarını sağlamayı amaçlarlar. Uluslararası hukuk çevrelerince de vatansız bırakma yasağının savunulmasıyla, bahsedilen sözleşmelerden hareketle vatansız bırakma yasağının bir teamül hukuku kuralı haline gelmiş olduğu değerlendirilmektedir. İngiltere, her iki sözleşmeye taraf olan bir devlettir.
1961 tarihli sözleşmenin 8.maddesinin 3.fıkrasına göre;Sözleşmede öngörülen vatansız bırakma yasağına rağmen, akit devlet, vatandaşı olan bir kişiyi,vatandaşlıktan mahrum etme hakkını saklı tutabilir. İngiltere; buna dayanarak 1966 yılında ilgili sözleşmeyi onayladığında, ‘İngiltere’nin hayati çıkarlarına ciddi şekilde zarar veren kişiler hakkında’ vatandaşlıktan çıkarma kararı verebileceğini belirtmişti. 2002 yılında yapılan değişiklikle; bu hak kaldırılmış olup İngiltere’nin vatandaşlıktan çıkarma kararı sınırlandırılmıştır. 2014 yılında ise Yüksek Mahkeme’nin Al-Jedda kararındaki tutumundan hareketle Göçmenlik Yasası ile tekrar bir değişiklik gündeme gelmiştir. Mahkemenin Al-Jedda kararında yaptığı değerlendirmeye göre; vatandaşlıktan çıkarma kararı, kişinin yeni bir vatandaşlık kazanabileceği inancıyla haklı gösterilemez. Sahip olunan diğer vatandaşlığın, vatandaşlıktan çıkarma kararının verildiği tarihte var olması gerekir. Kararda da belirtildiği gibi, İç İşleri Bakanlığı, vatandaşlıktan çıkarma kararı verirken kişinin başka bir vatandaşlığa sahip olup olmadığını sorgulamalıdır. Bu değişiklik ile mevcut durumda, vatansızlığa yol açan önlemlerin alınmasına ilişkin düzenlemeler, ilgili yasanın 40.maddesi kapsamında düzenlenmektedir.
Kamu Yararı için İngiliz Vatandaşlığının İptali
İngiltere tarafından verilen terör sebebiyle vatandaşlıktan çıkarma kararları, 1981 İngiltere Vatandaşlık Yasası’nın 40.maddesinin 2.fıkrasına dayanmaktadır. İlgili yasaya göre, vatandaşlıktan çıkarma kararı kamu yararına ise bu kişi vatandaşlıktan mahrum edilebilir. Ancak bu düzenleme, kişinin vatansız hale gelmesine neden olmamalıdır. Aynı maddenin 4.fıkrası uyarınca; bu karar, ilgili kişinin vatansız kalmasına neden oluyorsa bu kararın verilmesi yasaklanmıştır. İngiltere tarafından verilen vatandaşlıktan çıkarma kararı, Shamima’nın Bangladeş asıllı annesi aracılığıyla Bangladeş vatandaşlığına hak kazandığı inancına dayanmaktadır. Bu sebeple, İngiltere hükümeti verdiği kararın ne iç hukukla ne de uluslararası hukukla çelişmediğini öne sürmektedir.
Öte yandan Bangladeş hükümeti, Shamima’nın Bangladeş vatandaşı olmadığını ve hayatı boyunca vatandaşlık kazanmak için hiç başvuru yapmadığını ileri sürmektedir. Bangladeş’te vatandaşlıkla ilgili düzenlemelerin beş ayrı yasal araca dağılması, Shamima’nın vatandaşlık durumu hakkında belirsizliğe yol açmaktadır.
Bangladeş hükümetinin vatandaşlıkla ilgili düzenlemelerini anlamlandırmak amacıyla; Özel Göçmenlik Temyiz Komisyonunun (SIAC) kararlarına başvurmak oldukça önemlidir. SIAC, ulusal güvenlik hususları nedeniyle sınır dışı edilme veya gözaltı kararlarına itirazları konu alan bir ihtisas mahkemesidir. Shamima’nın durumuyla ilgili olarak yakın tarihli iki kararı vardır.İlk olarak, Aralık 2017’de alınan karar, (G3 (Appellant) and Secretary of Stateforthe Home Department (Respondent) yurt dışında katıldığı öne sürülen terör faaliyetleri nedeniyle vatandaşlıktan çıkarılan başvurucuyu konu alır. Başvurucu, Shamima’nın durumu gibi İngiltere’de doğmuştur, babası ise Bangladeş vatandaşıdır. Mahkeme, 1951 Bangladeş Vatandaşlık Yasası’nın 5.maddesini göz önünde bulundurarak,Bangladeş sınırları dışında doğan bir kişinin,eğer ebeveynlerinden herhangi biri Bangladeş vatandaşı ise doğan kişinin de otomatik olarak Bangladeş vatandaşı olacağını belirtmiştir. Başvurucunun itirazı ise İngiltere vatandaşlığı olmadan Bangladeş vatandaşlık hakkına sahip olamayacağı hususundadır. Başvurucu, verilen kararın kendisini vatansız bıraktığını öne sürerek vatandaşlıktan çıkarma kararına itiraz etmiştir. Mahkeme bu kararda başvurucuyu haklı bularak vatandaşlıktan çıkarma kararına karşı yapılan itirazı kabul etmiştir.
Son olarak Kasım 2018’de (E3 and N3 (Appellants) and the Secretary of State for the Home Department (Respondents) benzer bir şekilde iki İngiliz vatandaşının terör ve ulusal güvenlik nedeniyle vatandaşlıktan çıkarılma kararı, mahkeme tarafından incelenmiştir. Bangladeş vatandaşlık yasasının 14.maddesine göre, kişi Bangladeş vatandaşlığından başka bir vatandaşlığı da sahipse ya Bangladeş’in ya da ilgili ülkenin vatandaşlığından vazgeçmelidir. Ancak bu yasa, 21 yaşın altındaki kişiler için hüküm doğurmaz. Bu düzenlemeden hareketle; başvuranlar 21 yaşından önce Bangladeş vatandaşlıklarını korumaya yönelik bir çaba göstermediklerinden mahkeme, kişilerin Bangladeş vatandaşlığının sona erdiğine karar vermiştir. Bu nedenle, İngiltere tarafından verilen vatandaşlıktan çıkarma kararının başvurucuları vatansız hale getirdiği açıkça görülmektedir. Bu durumda, Shamima’nın 21 yaşından küçük olması E3 ve N3’teki başvuranların aksine vatandaşlıktan çıkarılmasına yasal bir dayanak olabilmektedir.
Sonuç
İlgili kararlardan hareketle, Shamima’nın 19 yaşında olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda 21 yaşına gelene kadar otomatik olarak Bangladeş vatandaşlığına sahip olması gerekmektedir. İddia edilenin aksine Bangladeş pasaportuna veya bir vatandaşlık belgesine sahip olması, Bangladeş vatandaşlığı üzerinde yasal bir dayanak oluşturmamaktadır. Her ne kadar Bangladeş hükümeti Shamima’nın vatandaşı olmadığını ileri sürse de, yukarıda açıklanan Bangladeş vatandaşlık kanunlarına göre Shamima’nın yaşı gereği vatandaşlık hakkı vardır. Bangladeş hükümeti tarafından savunulanın aksine kişinin Bangladeş vatandaşı olması için çifte vatandaşlığa başvurması veya Bangladeş’i daha önceden ziyaret etmiş olması vatandaşlık için aranan şartlardan da değildir. Bu nedenle, Şubat 2019 itibariyle, Shamima yasal olarak bir ‘Bangladeş vatandaşıdır.’ Böylece, İngiliz İçişleri Bakanlığı’nın, İngiliz vatandaşlığından çıkarma kararı kişinin vatansız kalmasına neden olmamaktadır.Dolayısıyla, ‘vatansızlık’ kapsamında, alınan bu kararın yasadışı olmadığı sonucuna varılabilir.