Silahlı Çatışma Halinde “İnsancıl” Hukuk Kapsamında Hayvanların Korunması
Savaş hukuku sadece insanı koruma gayesiyle ortaya konulsa da zamanla kapsamı genişlemiş, doğayı ve hayvanların korunmasını da içine almıştır. Zira, tarih boyunca insan eliyle dünya üzerinde oluşturulan yıkımlar, çoğu zaman doğal çevreyi ve tabii olarak hayvanları etkilemiştir. Teknolojinin de gelişmesiyle birlikte savaşlarda kullanılan silahların çevreye/hayvanlara karşı olan tahribatlarının artması bu konuda uluslararası camiada silahlı çatışma halinde çevrenin ve hayvanların korunması düsturunu gündeme getirmiş, özellikle Vietnam Savaşı’nın çevreye verdiği zarar; uluslararası manada çevrenin korunması adına somut adımların atılmasına zemin hazırlamıştır.[i] Bu nedenlerle, her ne kadar yetersiz olsa da, canlıların sağlığını, biyolojik çeşitliliğini, çevre değerlerini ve doğal dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz hareketin en aza indirgenebilmesi için uluslararası hukuk, özellikle insancıl hukuk bağlamında düzenlemelere yer verilmiştir.
Çevreye verilen zarar dolaylı ve doğrudan olarak hayvanlara da zarar vermekte bu nedenle çevrenin korunması hakkında yer alan her türlü düzenleme ve koruyucu önlem hayvanların da korunmasına dolaylı yahut doğrudan katkı sağlamaktadır. Bu yüzden, bu yazıda zaman zaman çevre ve hayvan haklarının korunması bir arada değerlendirilecektir. Zira bu durum, çevre ve hayvanın ayrılamaz bütünlüğünün bir gereğidir.
Bunun yanında, özellikle ulusal ve uluslararası hukuk sistemlerinde hayvana verilen önemin artması ve hayvanın hukuki statüsünün iyileştirilmesi, hayvanların korunması hususundaki insancıl hukuk hükümlerine de sirayet etmiştir. Dolayısıyla, uluslararası hukukta sırf hayvanı koruma temelli düzenlemelerde mevcuttur.
- Silahlı Çatışmalarda hayvanların korunması ve çevrenin korunması arasındaki bağlantı
Silahlı çatışmalarda çevrenin ve dolaylı yoldan hayvanların korunması savaş esnasında çevreye karşı verilen telafisi zor ve biyolojik dengeyi kökünden değiştirici etkilere karşı hayati öneme sahiptir. Savaş esnasında tarafların kazanmak uğruna ve karşı tarafı dezavantajlı duruma düşürmek niyetiyle savaşılan tarafın su kaynakları, tarım arazileri ve besi hayvanları başta olmak üzere yaşamını sürdürmesi için hayati öneme sahip yaşam kaynaklarının söndürülmesi çok sık rastlanılan bir durumdur. Savaş esnasında özellikle karşı tarafa zarar verecek bu tutum tarih boyunca benimsenmiş, çoğu zaman ağır ve geri döndürülemez sonuçları doğurmuştur. Örnek vermek gerekirse; Amerika- Vietnam savaşında ormanlarda saklanan Vietnamlılara karşı üstünlük elde edemeyen Amerikalıların, Vietnamlılara karşı onların ormanda saklanmalarını engellemek amacıyla “herbisit” adı verilen yaprak dökücü bir kimyasal silah uçaklarla Vietnam ormanlarına püskürtülmüştür. Bunun sonucunda bölgede hatırı sayılır derece orman kaybı oluşmuş, ormanların yok olmasıyla birlikte orman ekosisteminde yer alan bitki örtüsü ve hayvan varlığı da yok olmuştur. Bunun gibi olayların deneyimlenmesi üzerine, savaşta bile olunsa doğaya zarar vermenin asgari düzeye indirilmesi düşüncesi uluslararası camiada karşılık bulmuş ve tarihsel süreçte, doğanın korunmasına uygun hukuki düzenlemelere yıldan yıla daha çok önem verilmiştir. [ii]
- Hayvan Haklarının Korunduğu Muhtelif Hükümler ve Kısa Tarihçesi
Hayvanlar, insanlık tarihi boyunca, insanların; yiyecek, taşıma ve korunma başta olmak üzere birçok durum ve ihtiyacını karşılamakta vasıta canlılar olarak görülmekle beraber modern dönemde hayvanların hukuki statüsü hakkında değişik tezler mevcuttur. Eski dönemlerden yakın tarihe kadar hayvanlar sadece bir vasıta aracı birer nesne/eşya olarak görülürken, yakın dönemde insan haklarındaki gelişmelere paralel olarak hayvan haklarında da gelişmeler görülmüş, birçok hukuk sisteminde hayvanlara kişi benzeri statüler tanınmış ve hatta hayvanların ıstırap çeken ve duyguları olan canlılar olması nedeniyle kişi statüsüne sokan görüşlerde bulunmaktadır.[iii]
Hayvan hakları hususunda uluslararası camiada belki de ilk ciddi adım, 15 Ekim 1978 tarihli hayvan hakları Evrensel Beyannamesi’yle atılmıştır. Bu beyanname, 14 maddeden oluşan kısa bir muhtevaya sahip olmasına karşın hayvanların yaşama ve barınma hakları başta olmak üzere en temel hakları güvence altına alınmasında öncü olmuştur. Her ne kadar bu beyanname devletler açısından bağlayıcı bir belge olmasa da, birçok devlet bunun iç hukukundaki düzenlemede kullanmıştı. Zira, bu beyannamenin akabinde başta Avrupa ülkeleri olmak üzere pek çok ülkede hayvanların hukuki statüsü, yaşam şartlarının iyileştirilmesi gibi konularda gelişmeler yaşanmış, hayvanların sadece birer nesneden ibaret oldukları görüşü çoğunlukla terk edilmiştir. [iv] Ülkemizde ise bu çalışmalara paralel olarak 1 Temmuz 2004 tarihli ve 5199 sayılı Hayvanları koruma kanunu ile hayvan hakları hususunda kıymetli bir adım atılmıştır. Kanunun 1. Maddesinin de deyimi ile; “Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır”.[v]
- Silahlı Çatışma Durumunda Uygulanacak Hükümler
Her ne kadar Hayvan Hakları evrensel Beyannamesi’nin 1. maddesinde bahsedildiği gibi; “Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğar ve aynı var olmak hakkına sahiptir.” düzenlemesi bulunsa da, insancıl hukuk muhtevası; savaş halinin doğrudan yahut dolaylı mağdurları olan hayvanların korunması hususunda gereken özel ilgi ve yeterli düzenlemelere doğrudan sahip değildir. Üstelik söz konusu beyannamede yer alan bu ifade, savaş zamanında geçerli olmayıp hayvanlara yönelik bu tarz genel bir korumanın savaş zamanında da gündeme gelebilmesi için İnsancıl Hukuk nezdinde de düzenleme altına alınması gerekmektedir. [vi]
Bunun yanında, insanların yaşamını sürdürmesi için gerekli olan besin değeri başta olmak üzere birçok işleve sahip besi hayvanlarının korunması, savaş sırasında savaşa yardımcı alet statüsünde kullanılan binek yahut benzeri araç hayvanların savaş esnasında korunması hususunda daha özel düzenlemeler yer yer rastlanılmaktadır. Bunun yanında, hayvanlar; uluslararası insancıl hukuk nezdinde; 1977 tarihli ENMOD[vii] (Askerî Amaçlarla ya da Daha Başka Düşmanca Amaçlarla Çevrenin Değiştirilmesi Tekniklerinin Kullanılmasının Yasaklanmasına İlişkin Sözleşme) ve 1949 Cenevre Sözleşmeleri 1 Nolu Ek protokol kapsamında çevrenin korunması amacıyla yapılan düzenlemelerden dolaylı yahut doğrudan şekilde korunmadan yararlanmışlardır.[viii]
Silahlı çatışma durumunda hayvanların korunmasına ilişkin doğrudan/dolaylı koruma hükümlerini genel olarak Savaş esnasında araç olarak kullanılan hayvanların korunması, çevre ve vahşi yaşamın korunması, besi hayvanlarının korunması hakkında yer alan insancıl hukuk hükümlerini 3 başlıkta inceleyecek olursak;
- Savaş Esnasında Araç Olarak Kullanılan Hayvanlar
Özellikle at başta olmak üzere fil ve deve gibi binek hayvanlarının yahut köpek gibi arama- kurtarma hayvanlarının savaş sırasında kullanılması tarih boyunca çoğu zaman savaşın seyrini değiştirdiği için bu hayvanlara verilen önem de bir hayli yüksektir. Bu nedenle bu tarz binek hayvanlarının hem savaş dışı zamanda hem de savaş zamanında korunmasına büyük önem arz edilmiştir. Bu bahsedilen hayvanların günümüzde kullanımı artık pek görülmese de, savaş anında hayvanlara verilen zarar en az insanlara verilen zarar kadar fazladır. Bununla birlikte daha önce bahsedildiği gibi ister savaş esnasında araç olarak kullanılan hayvanlar olsun ister kullanılmayan ama savaşın zararına maruz kalan hayvanlardan olsun, silahlı çatışma durumunda doğrudan hayvanların korunmasına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla beraber, hayvanlar; uluslararası hukukun genel ilkeleri uyarınca savaş sırasında uyulması gereken metotlara ve yasak araçlar başta olmak üzere savaş alanında kalmış sivillerin korunması halinde dolaylı yoldan yararlanır. Bu durumun örneklerinden biri de yıllardır teamül haline gelen tıbbi yardım taşıyan “her türlü aracın” uluslararası hukukun özel korumasından yararlanması durumunda karşımıza çıkar. Yani, hayvanlar; Uluslararası İnsancıl Hukukun korumasından, bu hukuk düzenlemelerinin, savaşın vahametini ve yıkıcılığını, gerek insanlara karşı gerekse çevreye ve hayata karşı azalttığı ölçüde yararlanmaktadır. [ix] [x]
Tüm bunların yanında, savaş sırasında araç olarak kullanılmayan hayvanların, Uluslararası İnsancıl Hukukta sivillerin korunması babında Savaş Zamanında Sivil Kişilerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmesi kategorisinde “kişi” olarak yer alamayacağından ötürü, sivillerin yararlandığı korumalardan yararlanamayacağı ileri sürülmekle birlikte; savaşta ordu bünyesinde araç olarak kullanılan hayvanların da savaşçı/ savaş tutsağı statüsünde düşünülemez olduğu ve neticeten hayvanların da Savaş Esirlerine Muameleyle İlgili Sözleşmeden yararlanamayacağı kabul edilmektedir. [xi]
- Çevre ve vahşi yaşamın korunması
Silahlı çatışmalarla birlikte doğada yer alan hayati elementlerin zarar alması neticesinde dolaylı yahut doğrudan vahşi hayvanların ve yaşamında zarar gördüğünden bahsetmiştik. Bu zarar yalnızca çevre ve vahşi yaşam ile sınırlı olmayıp küresel olarak insan ırkının durumunu da etkilemektedir. Bu nedenle çevrenin ve vahşi yaşamın korunması hususunda bazı düzenlemeler öngörülmekle birlikte bu düzenlemeler safi insan yaşamını koruma ekseriyetinden çıkamamış, öncelikle insan hayatını kurtarmak ve muhtemel acıların asgari düzeye indirilmesi saikiyle hareket edilmiştir.[xii]
Savaşlar esnasından çevreye ve vahşi yaşama yapılan saldırılar neticesinde insanlığında zarar görmesi nedeniyle çevrenin uluslararası hukuk nezdinde de korunması gerektiği gündeme gelmiş, bu kapsamda; çevrenin bir savaş aracı yahut yöntemi olmasını yasaklayan ENMOD (Askerî Amaçlarla ya da Daha Başka Düşmanca Amaçlarla Çevrenin Değiştirilmesi Tekniklerinin Kullanılmasının Yasaklanmasına İlişkin Sözleşme) ile yine silahlı çatışma halinde çevrenin korunmasını yönelik hükümlere yer veren 1949 Cenevre Sözleşmeleri ’ne Ek-1 Nolu protokol kabul edilmiştir. ENMOD, adından da anlaşılacağı üzere, Askerî Amaçlarla ya da Daha Başka Düşmanca Amaçlarla Çevrenin Değiştirilmesi Tekniklerinin Kullanılmasının Yasaklanmasına İlişkin Sözleşme olup silahlı çatışmalar esnasında çevrenin korunmasına dair hususi hükümler içeren ilk uluslararası düzenleme statüsüne sahiptir. Bunun yanında, 1977 tarihli 1949 Cenevre Sözleşmelerine Ek I Nolu Protokol, silahlı çatışmalar sırasında insan merkezli/insan ihtiyaçları doğrultusunda, çevreyi öncelemeyen ve tamamen temel düzenlemeler içeren 1949 Cenevre Sözleşmesinde yer alan eksiklikleri gidermek amacıyla kabul edilmiş olup bu protokol çevrenin korunmasına yönelik bazı açık hükümler içermektedir.[xiii] [xiv]
İnsancıl hukuk hükümleri vasıtasıyla çevrenin savaşın “aşırı” etkilerinden korunmasıyla birlikte hayvanlarda dolaylı yoldan koruma sağlamakta, bu koruma yukarıda da bahsedildiği gibi çevreye karşı kullanılabilecek silahların kısıtlanması şeklinde yahut hayvanların insancıl hukuk nezdinde savaş sırasında oluşturulan tarafsız/silahsız bölgeler bünyesinde yer alması vesilesiyle karşımıza çıkmaktadır. İnsancıl Hukuk hükümlerinin çoğunlukla “dolaylı” koruma etkisi, savaşa maruz kalmış bir hayvanın nesli tükenmekte yahut dünya kültür mirası listesinde bulunması durumunda farklı muamele görmekte, bu hayvanlar özellikle insancıl hukuk hükümlerinin dolaylı/doğrudan korumasının yanında dünya kültürel ve doğal yaşamın korunmasını gaye edinen 1972 tarihli “Dünya Mirası Konvansiyonu” hükümlerince de korunmaktadır. [xv]
Silahlı çatışma esnasında bir savaş aracı olarak kullanılmamakla birlikte savaşın yıkıcılığından etkilenen hayvanlar açısından, uluslararası insancıl hukuk daha açık olmakla beraber, barış halinde uygulanan kurallar da bu kategoride yer alan hayvanlar açısından sonuç doğurmaktadır. Hukuken bu tarz hayvanlar; bir kimse tarafından sahiplenilmiş veya sahiplenilmemiş hayvanlar olarak iki ayrı kategoride değerlendirilir. Sahipli hayvanın zarar görmesi durumunda zarar verenin, hayvanın sahibine karşı tazminat başta olmak üzere birtakım yükümlülükleri bulunurken, sahipli olmayan vahşi hayvanların ve doğal yaşamın silahlı çatışmada zarar görmesi durumunda ise çevrenin korunmasına dair kamu hukuku devreye girmekte ve ilgili hükümetin zarar veren tarafa karşı vahşi yaşama zarar verme nedeniyle hukuki yollara başvurarak tazminat isteme yükümlülüğü ortaya çıkmaktadır. [xvi]
- Besi Hayvanlarının Korunması
Her ne kadar, hayvanlara karşı yapılan kötü muamele ve işkence yasağı genel geçer bir kural olsa da I. Protokol’ün 54. maddesinin 2. bendi ve Uluslararası olmayan Silahlı Çatışma Mağdurlarına Yönelik II. Protokol’ün 14. Maddesi, hayvancılık başta olmak üzere sivil toplumun yaşamını sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğu şeyleri korumaya yönelik olması sebebiyle bir kısım hayvanları korumayı önceler. İlgili protokol maddeleri uyarınca; özel olarak savaş sırasında sivil nüfusun beslenme ve yaşam giderlerini karşılamaya yarayan çiftlik hayvanlarının korunması için tüm önlemlerin alınması gerekliliğinin altını çizmiştir.[xvii] Yani, bir savaş yöntemi olarak çiftlik ve hayvanlara saldırmak, yerini değiştirmek yahut kullanılamaz hale getirmek suretiyle sivillerin açlığa mahkûm bırakılmaları yasaklanmaktadır. [xviii] [xix]
- Cezai Sorumluluk
Silahlı çatışmalarda çevrenin korunmasına dair halihazırdaki düzenlemeler sorumluluk bağlamında yalnızca devletler açısından yükümlülük doğuran hükümlere yer verilmiştir. Buna karşın, bireysel cezai sorumluluk çerçevesinde sorumlu şahısların cezalandırılması doğrudan şahıslara yönelik olup caydırıcılığı yüksektir. Geçmişte bu duruma ilişkin sınırlı da olsa bazı örneklere karşılaşılmaktadır. Örneğin Birleşmiş Milletler Savaş Suçları Komisyonu, halihazırdaki kaynakları korumak için gereken oranı dikkate almaksızın Polonya ormanlarını keserek doğal hayatı yok eden 9 Alman sivil idarecinin savaş suçlarından dolayı yargılanabileceğini ortaya koymuştur. [xx]
Aynı şekilde Eski Yugoslavya uluslararası ceza mahkemesi tarafından Kupreškić yargılamasında verilen kararda Müslümanların besi hayvanlarının sistematik olarak öldürülmesi ve yağmalanmasının insanlığa karşı zulüm suçunu oluşturduğuna dikkat çekmiştir. Bunun nedenini ise Müslümanların besi hayvanlarının ekonomik değerinin yanında duygusal, psikolojik ve kültürel önemiyle açıklamış. Ayrıca mahkeme, Müslüman Boşnakların besi hayvanlarından mahrum kalmasının sembolik öneme sahip olduğuna karar vermiştir. Zira, Hırvatların besi hayvanlarına ek olarak domuzları bulunurken Müslümanlar domuz yememekte ve yetiştirmemektedir. [xxi]
Sonuç
Silahlı çatışmalar esnasında insanlar kadar hayvanlar ve doğal yaşamında zarar gördüğü aşikardır. Lakin bu durum Uluslararası İnsancıl Hukuk bağlamında insanlar ve hayvanların korunmasına ilişkin düzenlemeler ve örf/adet hukuku düşünülünce eşit ve adaletli seviyede olmayıp hayvanların korunması özelinde insancıl hukuk düzenlemelerine pek rastlanılmamaktadır. Bununla birlikte tüm insan ve hayvanların içerisinde yaşadığı çevre ve vahşi yaşamın korunması hususunda birbirinden farklı ancak yetersiz düzenlemeler bulunmakta, düzenlemelerde yer alan tutarsızlık ve yetersizlik büyük ölçüde çevre ve vahşi yaşama verilen zararın önlenememesine neden olmaktadır.
[i] Düşmana zarar vermek maksadıyla doğaya zarar vermenin ilk örneği Üçüncü Pon Savaşı’nda Romalıların Kartacalılara ait toprakları aşırı derecede tuzlayarak zirai açıdan çorak ve verimsiz hale getirmesidir
[ii] Ahmet Hamdi Topal, “Silahlı Çatışmalarda Doğal Çevrenin Korunması”, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni: 2009 (29/0), s. 212 vd. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/99318 E.T. 5.04.2023
[iii] Cengiz Koçhisaroğlu ve Özlem SÖĞÜTLÜ ERİŞGİN , “Hayvanın Hukuki Konumu The Legal Status of Animal”, Yaşar Üniversitesi E- Dergisi: 2013(8/Ö) s.1691https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/179474 E.T. 7.04.2023
[iv] Cengiz Koçhisaroğlu ve Özlem SÖĞÜTLÜ ERİŞGİN , “Hayvanın Hukuki Konumu The Legal Status of Animal”, s. 1701 vd.
[v] Onur AKBULUT ve Nesrin ÇOBANOĞLU, “Türk Hukukunda Hayvanların Korunmasına İlişkin Yasal Mevzuat ve Bu Mevzuata Göre Hayvanların Hukuki Durumları”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi: 2020 36. Sayı, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1080321 s.14 vd. E.T. 11.04.2023
[vi] Universal Declaration of Animal Rights (15 October 1978), constitutii.files.wordpress.com https://constitutii.files.wordpress.com/2016/06/file-id-607.pdf E.T. 15.04.2023
[vii] Sözleşme için bkz: Convention on the Prohibition of Military or Any Other Hostile Use of Environmental Modification Techniques (ENMOD) – UNODA
[viii] Anne Peters and Je´roˆme de Hemptinne “Animals in war: At the vanishing point of international humanitarian law” International Review of the Red Cross (2022) Animals in war: At the vanishing point of international humanitarian law (icrc.org) , s.1295 vd. E.T. 17.04.2023
[ix] Ali Mashadi, Protecting Animals Rights in Armed Conflicts from the Perspective of Islam and International Humanitarian Law, 2023, https://www.researchgate.net/profile/Ali-Mashhadi 6/publication/340902696_Protection_of_the_Environment_in_Armed_Conflict_From_the_Perspective_of_Islam_and_International_Humanitarian_Law/links/5ea34783a6fdccd794516227/Protection-of-the-Environment-in-Armed-Conflict-From-the-Perspective-of-Islam-and-International-Humanitarian-Law.pdf?origin=publicationDetail_ResearchDetailAlternativeSimilarResearch&_rtd=eyJjb250ZW50SW50ZW50Ijoic2ltaWxhciJ9 s.149 vd. E.T. 4.4.2023
[x] Anne Peters and Je´roˆme de Hemptinne “Animals in war: At the vanishing point of international humanitarian law” International Review of the Red Cross (2022), Animals in war: At the vanishing point of international humanitarian law (icrc.org) , s.1295 vd. E.T. 17.04.2023
[xi] Anne Peters and Je´roˆme de Hemptinne, Animals in war: At the vanishing point of international humanitarian law” International Review of the Red Cross (2022), Animals in war: At the vanishing point of international humanitarian law (icrc.org) , s.1289 vd. E.T. 17.04.2023.
[xii] Ahmet Hamdi Topal, “Silahlı Çatışmalarda Doğal Çevrenin Korunması”, s.216 vd.
[xiii] Ahmet Hamdi Topal, “Silahlı Çatışmalarda Doğal Çevrenin Korunması”, s.218 vd.
[xiv] Saba Pipia, Forgotten Vıctıms Of War: Anımals And The Internatıonal Law Of Armed Conflıct https://www.animallaw.info/sites/default/files/28AnimalL175.pdf s.179 vd. E.T. 18.04.2023
[xv] Anne Peters and Je´roˆme de Hemptinne , Animals in war: At the vanishing point of international humanitarian law (icrc.org) , s.1299 vd. E.T. 09.08.2023
[xvi] Ali Mashadi, Protecting Animals Rights in Armed Conflicts from the Perspective of Islam and International Humanitarian Law, s.150 vd.
[xviii] Mukhtar HAJIZADA, İstanbul Üniversitesi sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Uluslararası İnsancıl Hukukta Sivillerin Korunması-İstanbul – 2007 http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/45016. s.23 vd.
[xix]Saba Pipia, Forgotten Vıctıms Of War: Anımals And The Internatıonal Law Of Armed Conflıct s.195 vd.
[xx] Ahmet Hamdi Topal, “Silahlı Çatışmalarda Doğal Çevrenin Korunması”, s.231-232.
[xxi] Anne Peters and Je´roˆme de Hemptinne “Animals in war: At the vanishing point of international humanitarian law” International Review of the Red Cross (2022) Animals in war: At the vanishing point of international humanitarian law (icrc.org) , 1300. E.T. 17.04.2023
Biyografi
Lütfi Mert Ulutaş, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu ve Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Özel Hukuk alanında Yüksek Lisans Öğrencisidir. 2021 yılından beri ICIL üyesi olup Bölüm 2 programı öğrencisidir. Uluslararası tahkim ve mülteci/insan hakları hukukunun yanında dış politika ve uluslararası ilişkiler ile de ilgilenmektedir.