Derleme Kitapların Yayınlanması Sürecinde İzlenmesi Gereken Yollar
Derleme Kitapların Yayınlanması Sürecinde İzlenmesi Gereken Yollar[1][2]
Son yıllarda çok sayıda derleme kitap yayınlanmaktadır. Bu durumun birçok gerekçesi olmasının yanında en temel sebeplerinden birini akademide uygulanan yoğun yayın yapma baskısı oluşturmaktadır. Bu baskıyı üniversiteler, dekanlar yapabildiği gibi devletin de bu yönde bir baskısı olabilmektedir. Bu baskı, genellikle kişilerin ‘üretkenlik’ seviyelerini artırarak akademik hayatta bir etki yaratmaları ve böylece ‘görünür’ olmaları amacıyla yapılır. Kişilerin popülariterilerini artırma ve dolayısı ile görünür olmalarını sağlayan en kolay yol, konferanslar düzenlemektir. Artan popülarite, kitap çıkarmayı ve akademik hayatta üretkenliği yakalamanın da yolunu oluşturmaktadır. Akademik dünyada derleme bir kitabının olması, ‘üretkenlik’ anlamına gelirken; büyük bir konferans düzenlemek ise ‘görünürlük’ anlamına gelmektedir. Fakat tüm bunlar, kişinin asıl odak noktasından uzaklaşarak kitabın kalitesiz olması gibi bir durum yaratabileceği gibi akademik anlamda kitabın değindiği konuda herhangi bir katkı sağlayamama durumuna da neden olabilmektedir. Bu baskılarla çıkarılan çoğu kitabın iz bırakmadan kaybolduğu inkar edilemez bir gerçektir çünkü düzenlenmiş kitaplar, ilgi alanına uygun olanın seçildiği ve alındığı dergi ya da gazetelerden farklılık arz ederler. Kitabın kendisi bir değere sahip olmalıdır. Kitabın toplamı, kitabın bölümlerinden daha büyük olmalıdır. Bu yazıda akademik baskılarla çıkarılan ve kitabın içeriğinin kalitesinden ziyade popülaritesine odaklanma problemine çözüm getirmek adına Profesör Joseph H.H. Weiler tarafından oluşturulan on maddelik rehbere yer verilecektir.
Bu kitaplarla ilgili en büyük sorunlardan biri, içerik ve başlığın birbiri ile uyumlu olmamasıdır. Bu kitapların diğer bir özelliği ise üzerlerinde gerçek bir düzenleme yapılmaması, düzenlenmeleri için gerçek bir çaba gösterilmemesidir. Bu, kitabın ‘kalite’ problemidir. Genellikle sağlam bir giriş paragrafından yoksun olan bu kitaplarda giriş paragrafı bir yahut iki sayfadan oluşmakla beraber kitabın içeriği hakkında yeterli açıklamayı barındırmazlar. İyi düzenlenmiş bir kitabın giriş paragrafı okunduğunda kitabın içeriği ve geliştirmeyi ve katkıda bulunmayı amaçladığı alan hakkında fikir sahibi olunabilmeli ve kitap yeni bir tez sunabilmelidir. İyi bir giriş bölümü, tüm kitabın kimliğini ve imzasını oluşturur. Giriş paragrafı okunduğunda kitabın tümü hakkında fikir sahibi olabilmek önemli bir husustur.
Bu tarz bir derleme kitap projesine başlandığında dikkat edilmesi gereken ilk adım ‘planlama’ aşamasıdır. Öncelikle bir amaç belirlenmeli ve bu amaç iyi bir derleme kitabın çıkmasına yönelik olmalıdır. Belirtilen sebepten anlaşılacağı üzere, kitap hakkında düzenlenen konferanslarda amaç, konferansın büyüklüğünden ziyade kitabın kendisi olmalıdır. Joseph H.H. Weiler, konferansın çok ses getirmesi yahut önemli insanlar tarafından konuşulmasından ziyade kitap merkezli hareket edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise, görünürlük ve üretkenlik tarzı baskılar amacıyla değil, gerçekten bu tarz bir kitabın düzenlenmesini isteme amacıyla projeye başlanmasıdır.
Diğer önemli bir husus, ‘zaman faktörü’ dür. Kitabın ilk fikrinin oluşması ve raflarda yerini alması arasında yaklaşık iki yıllık bir süre olmalıdır. İki yıllık süre konferansı planlamak, kitabın yapısını oluşturabilmek için yahut akademik katkı sağlayacak insanların hazırlanma süreleri gibi sebeplerle gerekmektedir. Her şeyden önce kitabı hayal ederek başlanmalıdır. Zihinde kitabın taslağı oluşmalı ve bu şekilde bir yol haritası çizilmelidir. Kitabın zihinde tüm detayları ile oluşması, kitabın planlama aşamasının tamamlandığı anlamına gelmektedir. Bu sebeple bu husus atlanmamalıdır. Kitap ile ilgili taslak zihinde oluştuktan ve bölümlere ayırdıktan sonra, kitap istenilen çizgide ise artık konferansı organize etme kısmına geçilebilir.
Bu aşamada çalıştay ve konferans arasındaki farklılıklara değinilebilir. Konferans için ‘panel’ benzeri bir organizasyon tanımı yapılabilir. Konferans, on beş yahut yirmi konuşmacıdan oluşan, genellikle iki gün süren, davetlilerin ve fotoğrafçıların da olduğu bir organizasyondur. Bu şekilde ‘görünürlük’ yakalanmaya çalışılmaktadır. Çalıştay ise daha küçük çaplı bir organizasyondur. Joseph H.H. Weiler’ın belirttiği üzere, editörler tercihlerini daha çok çalıştay yönünde kullanırken, bunun konferansa kıyasla daha etkili olduğunu düşünmektedirler. Profesör Weiler da kitabın yayınlama aşamasına gelmesinden önce çalıştay yapılması gerektiğini ve kitabın yayınlama aşamasında konferans düzenlenerek kamuoyuna sunmanın daha iyi bir seçenek olduğunu vurgulamaktadır. Bu tarz organizasyonların faydası; davetlilerin konuyla ilgili bilgili, yaratıcı ve özenli olmalarında saklıdır. Böylelikle katılımcıların verdikleri geri bildirimler ile davetlilerin de projeye katkıda bulunması sağlanır ve sonuç olarak kolektif bir iş ortaya çıkar. Davetlilerin katkıda bulunabilmelerini sağlamak için kendilerini davet ederken 200-300 kelimelik bir özet yazısı kendilerine gönderilmelidir. Böylece günün sonunda iyi bir kitaba sahip olmak kolaylaştırılır. Profesör Weiler’ın belirttiği üzere, konferanstan en az üç hafta önce, 4000-5000 kelimeden oluşan taslakların da ayrıca katılımcılara sunulması gerekir. Katılımcıların bu taslakları okunması için süreye ihtiyaçları olduğunun kabulü ile birlikte bu sürenin sağlanmasına dair sorumluluk, konferansı düzenleyen kişiye aittir. Bu şekilde davetlilerin kitaba dahil olmaları sağlanır ve gerçek bir tartışma ortamı yaratılarak katılımcılardan gerçek anlamda geri bildirim alınabilir. Çalıştay veya konferanstan sonra bu geri bildirimlerin her bir yazara ayrı şekilde yazılı olarak gönderilmesi gerekmektedir. Weiler’a göre, insanların duymak istedikleri şeyleri duyduğu unutulmamalıdır. Bu sebeple gerçek yorumların aktarılabilmesi için geri bildirimlerin gönderilmesinde yazılı şeklin tercih edilmesinin daha iyi olacağı ve böylece alınan geri bildirimler ile yazının içerik olarak çok daha güçlü olmasının sağlanacağı da Weiler tarafından belirtilmektedir.
Konferanslarda dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise zamanın iyi yönetilmesidir zira çoğu konuşmacı kendilerine ayrılan sürelere riayet etmemektedir. Oysa ki, sürenin gerçekçi bir biçimde kullanılması gerekmekte ve zaman faktörünün de verimli bir konferans için gerekli olan hususlardan biri olduğu unutulmamalıdır. Konuşmanın sonunda on yahut on beş dakika sorulara ayrılmalı ve en az bir saat kitabı tartışmak için ayrılmalıdır. Konferanslarda katılan herkesin kitabı önceden bildiği varsayımından hareket edilir. Zira konferanstan önce kendilerine özet yazısı gönderilmiştir. Bu varsayımın gereği olarak kitabın bölümlerini sunacak kişilerin bulunması gerekmemektedir. İlgili bölümün yazarı, yazdığı kısımda vurgulamaya çalıştığı noktayı, karşılaştığı problemleri ve çözüm bulamadığı soruları dile getirerek kolektif bir çalışma başlatabilir ve katılımcılar arasında karşılıklı sorumluluk duygusunun oluşmasını sağlayabilir.
Üzerinde durulması gereken diğer bir nokta ise, çalıştaydan sonra yapılması gerekenlerdir. Weiler’a göre, çalıştayda her bir bölüm ile ilgili değinilen tüm hususların kapsamlı bir özetinin yapılması gerekmektedir. Bu aşamadan sonra fikir ve önerileri içeren bu yorumların düzenlenerek her bir yazara gönderilmesi gerekmektedir. Böylece, ilk tam taslak için tarih belirlenebilir hale gelmiş olur zira yazarlar, gönderilen özet yazılarında bulunan fikir, öneri ve yorumları değerlendirerek yazılarında bazı değişikliklere gidebilir ve yazının son halini oluşturabilirler. Weiler’ın belirttiği üzere, yazarlar yazılarının en kısa sürede nihai haline ulaşmalarını isterler, bu sebeple taslak için tarih belirlerken gerçekçi bir tarih belirlenmelidir. İlk tam taslağın tesliminden sonra editörler için zor bir süreç başlamaktadır çünkü kitabın iyi yahut kötü olması bu aşamada onlara bağlıdır. Kitabı ve bölümlerini gelen yorumlarla karşılaştırmalı ve yazarın, yorumları dikkate alıp almadığını kontrol etmelidir.
Değinilmesi gereken hususlardan bir diğeri ise, kitabın giriş kısmıdır. Yazının başında da değinildiği üzere, giriş kısmı, tüm kitabın kimliğini oluşturmaktadır. Bu sebeple klasik giriş bölümlerinden farklı özellikler ihtiva etmelidir. Weiler’a göre, etkileyici bir giriş paragrafının sırrı, gerçekten katkılarla inşa edilmesidir. Giriş paragrafı, kitaptaki en önemli ve editörler için en fazla zaman alan kısmı oluşturmaktadır. Bu kısım, kitabın imza parçasını oluştururken tüm kitabın kimliği olma özelliğini de taşır çünkü insanların kitabın geri kalan bölümlerini okuyup okumama konusunda fikirleri giriş bölümünü okuduktan sonra berraklaşır. Bu sebeple, giriş paragrafının üzerinde gerçekten yoğunlaşılmalı ve emek sarf edilmelidir.
Profesör Weiler’ın üzerinde durduğu diğer bir konu ise, yayıncılar ile olan iletişimdir. Görev listesi yayıncıya gönderilmeli ve kitabın genel fikri, kitaba katkı sağlayacak katılımcılar gibi konularda kendisine bilgi verilmelidir. Weiler, bazen kitabın pazarlanması gerekebileceğini ve bu düşünceden hareketle, derleme kitaba katkı sağlayan yazarların kendi çalışmalarını başka yerlerde yayınlamalarının yasaklanmasının pek mantıklı bir seçenek olmadığını ve bunun engellenmesi gerektiğini belirtir. Bir pazarlama tekniği olarak, daha önce başka yerlerde yayınlanan yazıların derleme kitaba görünürlük kazandıracağı belirtilir. Bu sebeple yazarların kendi çalışmalarını yayınlaması kısıtlanmamalıdır.
Weiler’ın sunumunda değindiği diğer bir konu ise pazarlamadır. Bu konuda yapılabilecek en önemli şeylerden biri, kitap hakkında büyük bir konferans düzenlemek ve kitabı kamuoyuna sunmaktır. Konferansın büyüklüğü, kitabın tanıtımı için önemli bir husustur. Konferans, kitap hakkında merak uyandırmalı ve kitap hakkında konuşulmasını sağlamalıdır. Konferans, bir çeşit pazarlama aracı olma özelliğine sahiptir. Ayrıca, kitabın fiyatının fahiş şekilde belirlenmemesi de kitabın pazarlanması aşamasında katkı sağlayacaktır.
Sunumda bahsedilen son husus ise kitap incelemesidir. Profesör Weiler’a göre; bir kitap inceleme editörüne gönderilerek özellikle seçilen bir eleştirmenin incelemesi istenilmemelidir. Fakat, kitabın konusu ile ilgili bir derginin kitap inceleme editörüne kişisel bir mektup yazılarak dikkatinin çekilmesi sağlanabilir. Yayınlanan kitaptan ve kitabın katkı sağladığı alandan kibarca bahsedilerek derginin kitap hakkında bir inceleme yazısı yazması konusundaki şans artırılabilir. İyi yorumlanan bir kitap, okuyucuyu etkiler ve okunma sayısının yükselmesine katkı sağlar.
Derleme kitapların oluşum sürecinin çok fazla zaman, enerji ve paraya mal olduğu unutulmamalı, bu sebeple kitabın konusunun araştırma alanına ve planınıza uymasına dikkat etmeli ve kitaba gerçekten katkıda bulunulabileceğinden emin olunmalıdır. Bu yazıda, Joseph H.H. Weiler’ın derleme kitaplar hakkında çizmiş olduğu on maddelik yol haritasından bahsedilerek kitabın hazırlanma, yayınlanma ve pazarlanması aşamalarında dikkat edilmesi gerekenler belirtilmiş ve akademik baskılar altında yalnızca popülariteye odaklanmadan içeriği etkili bir kitap yaratma ve böylece verimliliği sağlamanın yanında görünür olma amacına ulaşma yollarına değinilmiştir.
[1] Bu yazı Profesör Joseph Weiler’ın 27 Temmuz 2020 tarihli International Society of Public Law tarafından düzenlenen webinarı üzerine ICIL öğrencilerinden Eda Orman tarafından yazılmıştır. İlgili webinara şu linkten ulaşılabilir: https://www.youtube.com/watch?v=0s7t7CYSQUw&ab_channel=ICON%E2%80%A2S.
[2] Eda Orman 2020 yılında İstanbul Şehir Üniversitesinden mezun oldu. Şu anda avukatlık stajını yapmaktadır. 2018-2019 eğitim döneminde ICIL’de Bölüm 1 programını tamamlamış ve ICIL tarafından düzenlenen Kış ve Yaz Okullarına katılım göstermiştir.