Rusya Ukrayna Savaşı Özelinde Bir Değerlendirme: Uluslararası İnsancıl Hukuk Kapsamında Nükleer Enerji Santrallerinin Korunması
https://www.wsj.com/articles/russia-goal-ukraine-nuclear-plant-take-electricity-11660505601
“Bu durum savunulamaz ve biz ateşle oynuyoruz. Nükleer bir kazadan bir adım uzakta olduğumuz bu durumu devam ettiremeyiz. Zaporijya Nükleer Santrali’nin güvenliği pamuk ipliğine bağlı.”[i] Bu çağrı, IAEA (Uluslararası Atomik Enerji Ajansı) Genel Direktörü Gross tarafından 5 Eylül 2022 Pazartesi günü IAEA Yönetim Kurulu’na yapılmıştır.
Bu çağrı, Ukrayna’da bulunan Avrupa’nın en büyük nükleer santrali Zaporijya Nükleer Santralinde bir nükleer emniyet koruma bölgesi kurulması gerektiğini ifade etmekteydi. Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken Rus zırhlı araçları 2022 yılının mart ayında Zaporijya Nükleer Santrali’nin kontrolünü ele geçirmişti. Rusya, santralde bulunan topları ağustos ayında Nikopol şehrini bombalamak için kullanarak Ukrayna güçlerinin saldırılarını karşıladı. Netişinde bulunan Kimenlitski Santrali’ne gerçekleştirilen bombardımanlar ve Yuznokreysk ‘teki Güney Ukrayna Santraline atılan seyir füzeleri ile Ukrayna’nın enerji altyapısı ülke genelinde saldırı altında kalmıştır.[ii]
Bu yazıda Rusya ile Ukrayna silahlı kuvvetleri arasındaki silahlı hareket, bu silahlı hareketin nükleer tesisler özelinde etkisi Cenevre Sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası insancıl hukuk prensipleri ve bahse konu diğer uluslararası hukuki düzenlemeler esas alınarak değerlendirmeye alınacaktır.
Sivil nüfus için temel hizmetlerden elektriği kitlesel olarak üreten reaktörler ve çeşitli radyoaktif maddeler ile çalışan nükleer enerji santralleri, hasar görmeleri veya işlevselliklerinin bozulması halinde açığa çıkabilecek tehlikeli maddeleri içermektedir. Nükleer santraller, savaş alanı haline geldiğindeyse siviller için çok ciddi riskler ortaya çıkarabilecek olup nükleer reaktör kazası sonucu oluşabilecek radyasyon ve radyoaktif kirlenmenin zamansal ve mekânsal olarak kontrol edilmesi imkansızdır.
Radyasyon zehirlenmesi ve iyonlaştırıcı radyasyona maruz kalmanın neden olduğu genetik mutasyonların nesiller ötesine geçtiği kanıtlanmıştır. Öyle ki 1957 yılında Rusya’nın Kiştim şehrindeki Mayak Nükleer Santralindeki radyoaktif sızıntının halen 10.000 km²’lik alanı etkilediği tespit edilmiştir. Sızıntı, günümüzde zamansız doğumlara sebep olmaktadır.[iii] 1986 Çernobil kazası ve 2011 Fukuşima Daiçi nükleer felaketi ise uygun güvenlik protokolleri takip edilmediği durumda ortaya çıkabilecek hasarı göstermiştir.[iv]
Nükleer Santrallere Yönelik Uluslararası İnsancıl Hukuk Kapsamında Yer Alan Düzenlemeler
Nükleer santraller, hasar görmeleri veya yalnızca hedef alınmaları halinde dahi oluşturdukları potansiyel tehdit nedeniyle uluslararası insancıl hukuk kapsamında özel korumalara sahiptir. Evler ve işyerleri, ibadet yerleri ve okullar gibi sivil nesnelere yönelik doğrudan saldırılar, askeri amaçlar için kullanılmadıkları ve askeri hedef haline gelmedikleri sürece yasaktır. Nükleer tesislerin niteliği ile ilgili bir şüphe olması halinde, işgalci tarafça sivil olduğu varsayılacaktır. [v]
Nükleer tesisler sivil nesne olduklarından, hem Cenevre Sözleşmeleri açısından sivillerin korunması kapsamına hem de BM (Birleşmiş Milletler)’in onayladığı gelişigüzel– hedef ayırt etmeyen– etkisi olan silahlar konulu protokollerin kapsamına girmektedir.[vi]
Uluslararası nükleer düzenlemeler; nükleer kaza durumunda etkin bir tazminat sisteminin çerçevesini kurmak, nükleer güvenliği geliştirebilmek, barışçıl amaçlarla kullanılması için uygun bir hukuki rejim oluşturmak gibi amaçlar taşımaktadır. Bu yönde UAEA, BM ve UAD (Uluslararası Adalet Divanı) gibi önemli uluslararası kuruluşlar, Paris Konvansiyonu, Viyana Sözleşmesi gibi hem bağlayıcı hem de tavsiye niteliğinde çalışmalar yürütmüşlerdir.[vii] Bunun yanı sıra 1899 ve 1907 tarihli Lahey Sözleşmeleri ve Bildirileri, I No’lu Sözleşme (1899)–Milletlerarası Uyuşmazlıkların Barışçı Yollarla Çözümüne Dair Sözleşme–II No’lu Sözleşme (1899) gibi birçok önemli kaynakta da nükleer tesislerin korunmasına yönelik düzenlemeler mevcuttur.
Uygulanacak Hukuk ve Tarafların Yükümlülükleri
Rusya’nın Yükümlülükleri
Değerlendirme öncesinde Rusya ve Ukrayna silahlı kuvvetleri arasındaki hareket, uluslararası insancıl hukuk dahilinde tanımlanmalıdır. Savaş esnasında, ‘‘9 Mart 2023’ de başkent Kiev başta olmak üzere birçok kentte enerji tesisleri hedef alınarak Ukrayna’nın Zaporijya kentindeki nükleer santrale yapılan roket saldırısı sonucu, Ukrayna enerji sistemi ve nükleer santral arasındaki son bağlantı da kesilmiştir’’ [viii] ‘‘Kiev Belediye Başkanı Vitali Klitschko, saldırılar sonucu başkentte güç kesintilerinin yaşandığını, vatandaşların yüzde 40’ının ısınma ihtiyacını karşılayamadığını belirtti. Odesa Valisi Maksym Marchenko ise saldırıların arasından bazı güç hatlarının hasar gördüğünü duyurdu.’’[ix]
Uluslararası insancıl hukukta saldırı kavramı, 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri̇’ ne Ek Uluslararası Silahlı Çatışmaların Kurbanlarının Korunmasına İlişkin I No’ lu Protokol (‘‘I No’lu Ek Protokol’’) Madde 49/1’de tanımlanmıştır: ‘‘saldırılar, hücum ya da savunma nitelikli olan ve düşmana karşı yöneltilen şiddet eylemleri’’ anlamına gelmektedir.[x]
Rus birliklerinin bölgeye resmi olarak girmesi ile beraber Doğu Ukrayna’daki durum, sivillerin yaralanması veya ölümü ya da nesnelerin tahrip edilmesi ile sonuçlansın veya sonuçlanmasın, ortada bir şiddet eylemi mevcuttur. Madde 49’a istinaden insancıl hukuk kuralları hem savaş durumunda hem de savaşa varmayan devletlerarası silahlı çatışmalarda uygulanacak [xi]; buna bağlı olarak Rus silahlı kuvvetlerinin Ukrayna silahlı kuvvetleri arasındaki hareketin uluslararası insancıl sözleşme hukuku ve uluslararası insancıl teamül hukuku kuralları açısından uluslararası silahlı çatışma olduğu sonucuna varılır.
I No’ lu Ek Protokol’ün 56. Maddesi uyarınca: ‘‘…nükleer elektrik üretim istasyonları gibi tehlikeli güçler içeren tesisler, askeri hedefler olsalar bile, eğer bu tür bir saldırı tehlikeli güçlerin açığa çıkmasına ve bunun sonucunda sivil halk arasında ciddi kayıplara neden olabilecekse, saldırı konusu yapılmayacaktır.’’
Açıkça görülmektedir ki nükleer tesisler askeri hedef olsun ya da olmasın ilgili madde kapsamında mutlak bir korumaya sahiptir. Bununla beraber ilgili hüküm, her iki çatışma tarafı açısından da silahlı bir çatışmada yasal güç kullanımını düzenleyen ve uluslararası insancıl hukukun en sık atıfta bulunulan beş ilkesinden[xii] orantılılık ve ayrım (siviller ve muharipler arasında) ilkelerini gündeme getirmektedir.[xiii]
Orantılılık ilkesi, askeri gücün yalnızca askeri hedeflere yöneltilmesi ve sivillere tesadüfi zararı en aza indirecek bir saldırı aracının seçilmesidir. Çatışmanın tarafları, sivillerin kısa ve uzun vadede görecekleri zararı, saldırıdan beklenen askeri avantajına karşı değerlendirmek zorundadır. Ayrım ilkesi gereğinceyse, çatışma tarafları her zaman muharipler ile siviller arasında ayrım yapmak zorundadır.
Uluslararası silahlı çatışmaların yürütülmesinde bir başka ilke, 1907 Lahey Yönetmeliği 23/g’de belirtilen düşman mallarının zarara uğratılmaması ilkesidir.
‘‘…bilhassa şu fiiller yasaklanmıştır: g) Harp ihtiyaçlarının önemle istediği tahrip ve müsadere halleri müstesna, düşman mallarını tahrip ve müsadere etmek…’’
Silahlı çatışmalar esnasında nükleer tesislerin korunmasını zorunlu kılmaktadır. Bununla birlikte Rusya’nın nükleer tesislere yönelik roket saldırısı, bu saldırı sonucu tehlikeli güçler açığa çıktığından orantılılık, ayrım ve düşman mallarının zarara uğratılmaması ilkelerince yasaklanmaktadır. Rusya, silahlı hareket esnasında nükleer tesislere karşı saldırısının savaş gereksinimlerinin kaçınılmaz kıldığı durumlardan birine dahil olarak istisna teşkil ettiğini, dolayısıyla saldırının meşruiyetini kanıtlamakla yükümlüdür.
Ukrayna’nın Yükümlülükleri
Silahlı çatışmalarda her iki çatışma tarafı açısından birtakım yükümlülükler doğmaktadır. Ukrayna açısından, nükleer santrali kontrol eden çatışma tarafı olarak saldırıdan önce dahi tehlikeli güçlerin salınımını önlemek için mümkün olan tüm tedbirleri alma ve salınım ihtimalini riske atabilecek herhangi bir eylemden kaçınma ve önleme yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülük; Ek Protokol Madde 56, Madde 57/1 ve 58/c, Ek Protokol II Madde 13/1 ile Lahey Tüzüğü’nden kaynaklanmaktadır.
Nükleer santrallerin içerisinde ya da yakınında mevcut diğer askeri hedeflere yönelik saldırılar da Cenevre Sözleşmesi I No’lu Ek Protokol Madde 56 uyarınca yasaklanmış olup bu kapsamda tüm önlemler de alınmak zorundadır. Ek Protokol Madde 56’ya göre:
‘‘3. Her durumda, sivil halk ve bireysel siviller…uluslararası hukuk tarafından kendilerine tanınan tüm korumadan yararlanmaya devam edeceklerdir…tesislerden…herhangi birinin saldırıya uğraması halinde, tüm pratik önlemler alınacaktır…’’[xiv]
Tedbirler, santralin güvenli bir şekilde işletilmesini sağlamaya yöneliktir. Bunlar, kritik bileşenlerin işlevsel bakımının sağlanması, nükleer kaza öncesi veya sonrası tahliye için hazırlık tedbirlerinin alınması, tesisin güvenli bir şekilde işletilmesinin garanti edilememesi halinde; bunun siviller üzerinde, özellikle elektrik tedariki ve ardından temiz su ve ısınma vb. üzerinde yaratacağı etki dikkate alınarak santralin kısmen veya tamamen kapatılması, olası radyasyon sızıntısından etkilenebilecek sivil nüfus için erken uyarı sistemi kurulması, sivil nüfusa önceden iyot tabletleri dağıtılması, risk eğitimi, güvenli davranış bilgileri sağlanması ve olağanüstü durumlarda sivil nüfusu santrali çevreleyen alanlardan tahliyesi olarak sayılabilir. Listelenen tedbirlerin, santrali kontrolü elinde bulunan Ukrayna tarafından sağlanamaması halinde bahsedilen protokollerden doğan yükümlülüklere aykırılık doğacaktır.
Sonuç
Rusya’nın Ukrayna’daki nükleer santrallere karşı gerçekleştirdiği bombardımanlar karşısında nükleer tesislerin uluslararası insancıl hukuk kapsamında özel korumalara sahip olduğu açıktır. Savaş özelinde ancak saldırıya uğrayan istasyonunun askeri operasyonlara doğrudan bir destek olarak elektrik enerjisi sağladığı ve böyle bir saldırının bu desteği sona erdirmenin tek uygulanabilir yolu olduğu söylenebiliyorsa santrallere yapılan saldırılar haklı görülebilecektir. Yine de her halükârda sivil halk ve bireysel siviller uluslararası hukuk tarafından kendilerine tanınan tüm korumadan yararlanmaya devam edeceklerdir. Rusya’nın saldırıları, sivillere yönelik etkileri açısından her ne olursa olsun uluslararası hukuk açısından yasaklanmış olup özellikle orantılılık ve ayrım ilkelerine aykırıdır. Bununla beraber Ukrayna’nın da ilgili protokoller ve sair düzenlemelerden kaynaklanan ve hem savaş öncesi hem de savaş esnasında sivillerin korunmasına yönelik bir dizi tedbiri ne kadar uygulayabildiği ve kaçınma yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği belirsizdir.
Hilal Şahin, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Halihazırda İstanbul Medeniyet Üniversitesi Özel Hukuk Tezli Yüksek Lisans programı öğrencisidir. 2021 yılından beri ICIL üyesi olup Formasyon 2 öğrencisidir. Uluslararası insancıl hukuk, uluslararası tahkim, ticaret hukuku yanında uluslararası ilişkiler ile de ilgilenmektedir.
[i] Liou,J. (2022, 5 Eylül). Situation at Zaporizhzhya Nuclear Power Plant ‘Untenable,’ Protection Zone Needed, IAEA’s Grossi tells Board. https://www.iaea.org/newscenter/news/situation-at-zaporizhzhya-nuclear-power-plant-untenable-protection-zone-needed-iaeas-grossi-tells-board
[ii] AIAEA. Nuclear Safety, Security And Safeguards In Ukraine: 2nd Summary Report by the Director General (International Atomic Energy Agency, 2022).
[iii]ENGİN, Y. D. D. N. (2013). Nuclear Energy Future Energy Needs be The Solution?. Trakya Üniversitesi.
[iv] Cimbala, Stephen J., Nuclear Deterrence and Cyber Warfare: Coexistence or Competition?, Defense &Security Analysis, Vol. 33, No.3, 2017, p.193.
[v] Human Rights Watch. ”Russia, Ukraine & International Law: Occupation, Armed Conflict and Human Rights”. Accessed: 20 April 2023. https://www.hrw.org/news/2022/02/23/russia-ukraine-international-law-occupation-armed-conflict-and-human-rights
[vi]ÇİFCİ, Her Yönüyle Siber Savaş, s.140.
[vii] Eliaçık, C. F. (2018). Uluslararası hukuk bağlamında nükleer santrallerin siber güvenliği [Yayınlanmamış Master Tezi]. Özyeğin Üniversitesi.
[viii] ’’Zaporijya Nükleer Santrali’ne roket saldırısı: Son bağlantı da kesildi’’, CNN Türk (09.03.2023), https://www.cnnturk.com/dunya/zaporijya-nukleer-santraline-roket-saldirisi-son-baglanti-da-kesildi
[ix]‘‘Zaporijya Nükleer Santrali’ne roket saldırısı’’, Hürriyet (09.03.2023), Erişim: 23 Nisan 2023. https://www.hurriyet.com.tr/dunya/zaporijya-nukleer-santraline-roket-saldirisi-42231463
[x] 12 Ağustos 1949 Tarihli Cenevre Sözleşmelerine Ek Uluslararası Silahlı Çatışmaların Mağdurlarının Korunmasına İlişkin Protokol (I No.’lu Protokol); 12 Ağustos 1949 Tarihli Cenevre Sözleşmelerine Ek Uluslararası Olmayan Silahlı Çatışma Mağdurlarının Korunmasına İlişkin Protokol, Cenevre, 8 Haziran 1977. Cenevre Sözleşmelerinin gözden geçirilmiş Türkçe metni ve Ek Protokollerin tercüme metinleri için bkz. Melike BATUR YAMANER et al., 12 Ağustos 1949 Tarihli Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokolleri, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını 42, İstanbul.
[xi] PAZARCI, Hüseyin, Uluslararası Hukuk Dersleri- 4. Kitap, Turhan Kitabevi, Ankara – 2018, s.165 – 166. / SUR, Melda, Uluslararası Hukukun Esasları, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir – 2000, s.273 – 274.
[xii] Askeri harekatın sevk ve idaresinde, seçilen hedefler, araç ve yöntemlerin hukuka uygunluğu, kuvvet kullanmada orantılılık, muharip olmayan kişiler ile askeri olmayan hedeflerin, muhariplerden ve askeri hedeflerden ayırt edilmesi ve bunların silahlı çatışmanın olumsuz etkilerinden korunması, muhariplere gereksiz acı verecek silahların kullanılmaması, yaralanma veya esir düşme gibi nedenlerle savaş dışı kalan muhariplerin korunmasına ilişkin kurallar ius in bello (silahlı çatışma hukuku/savaş hukuku) kapsamına girmektedir. (YILMAZ, Esat Mahmut. Uluslararası Hukukta Saldırı Suçu. Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi 2011.)
[xiii] Boogaard, J. (2020), Remaining IHL Principles Part I: The Wrong Principles. Lieber Instutite West Point. https://lieber.westpoint.edu/reimagining-ihl-principles-part-i-wrong-principles/. 14 Ağustos 2023.
[xiv]Protocol II, Arc. 56(3)