Self Determinasyon İlkesi Bağlamında Chagos Adaları Danışma Görüşü İncelemesi
I. Giriş
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 22 Haziran 2017’de Uluslararası Adalet Divanı’na sunulan önergede, Divan’dan İngiltere’nin kontrolü altındaki Chagos Takımadaları’nın 1965 yılında Mauritius’tan ayrılmasının hukuki sonuçlarını ve bu durumun yasal olup olmadığını değerlendirmesi talep edilmiştir. Bunun üzerine Birleşmiş Milletler’in başlıca yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı, 25 Şubat 2019’da,özetle, İngiltere’nin Hint Okyanusu’ndaki Chagos Takımadaları’nın kontrolünü “acilen” bırakması gerektiğine, adaların Mauritius’tan koparılışının yerlilerinself determinasyon hakkını ihlal ettiğine ve sonuç olarak Mauritius’un dekolonizasyon sürecinin yasal olarak tamamlanmadığına dair bir danışma görüşü vermiştir.
II. Tarihi Süreç
Kararın detayları ve Uluslararası Hukuk bakımından önemine değinmeden önce, takımadaların tarihi ve olayların gelişim sürecine bir göz atmakta yarar vardır. Hint Okyanusu’nda bir ada ülkesi olan Mauritius ve ona dahil olan Chagos Takımadaları 1814’ten itibaren İngiliz hakimiyeti altında bulunmaktadır. 1965 yılına gelindiğinde İngiltere dekolonizasyon sürecinin bir parçası olarak, hakimiyeti altında bulundurduğu ada ülkesi Mauritius’tan,Chagos Takımadaları’nı ayırıp İngiliz Hint Okyanusu Bölgesi (BIOT) olarak bilinen yeni bir koloniye dahil etmesi kaydıyla çekilme kararı almıştır. Müzakereler sonucunda takımadaları İngiliz hakimiyetine bırakan Mauritius, 1968 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur. İngiltere ise adaların kontrolünü aldıktan sonra yerel nüfusu adalardan tahliye edip en büyük adalardan biri olan Diego Garcia’yı ABD’ye kiralamış ve ABD’nin burada askeri üs açmasına izin vermiştir. 1991’den bu yana Irak ve Afganistan krizlerinde önemli bir rol oynayarak ABD’nin uzun menzilli bombardıman uçakları için liman işlevi görevi gören askeri üs, günümüzde halen adada bulunmaktadır.
Öte yandan 2010 yılına gelindiğinde İngiltere, İngiliz Hint Okyanusu bölgesinde bir Deniz Koruma Alanı oluşturmuştur. Deniz ve Kıyı Koruma Alanı, belli bir deniz alanının belirgin bir insan etkisinden korunması ve doğal, tarihi ve kültürel özelliklerinin muhafaza edilmesi için yasalar ve genellikle de yerel halkın, çıkar gruplarının destek ve katılımıyla oluşturulan bölgelerdir.640.000 kilometrekare kareden büyük olan bu deniz koruma alanı, dünyanın en büyük korunan alanlarından biridir ve aynı zamanda Chagos Takımadaları yerlileri ve onların soylarının yeniden yerleştirilmesini imkansız kılmaktadır. Bu nedenle Mauritius, BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (UNCLOS) Ek 7. protokol uyarınca kurulan Daimi Tahkim Mahkemesi’ne başvurmuş ve Mahkeme, 18 Mart 2015 tarihinde, Deniz Koruma Alanı’nın UNCLOS hükümlerine uygun olarak oluşturulmadığı yönündeki hakem kararını vermiştir.
Sonuç olarak anlaşmazlık, takımadalar üzerinde hem Mauritius hem de İngiltere’nin egemenlik hakkı iddiasından kaynaklanmaktadır.Chagos Takımadaları yerlileri ise adadan çıkarılışlarının zorla gerçekleştirildiği ve adanın İngiliz Hint Okyanusu Bölgesi’ne dahil edilmesinde kendilerinin rızası bulunmaması nedeniyle tekrardan kendilerine ait olan topraklara dönmeyi talep etmektedirler.
Gerek Mauritius, gerekse Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından gündeme getirilen Chagos Takımadaları’nın ayrılmasının yasallığı sorunu özellikle self determinasyon hakkının ihlali bakımından Uluslararası Hukuk açısından önem taşımaktadır.
III. Uluslararası Adalet Divanının Değerlendirme Yetkisi ve Önerge
Uluslararası Adalet Divanı, BM Genel Kurulu tarafından Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 65. ve 96. maddelerine göre sunulan talep ile ilgili görüş bildirmeden önce, bu konu ile ilgili görüş bildirme yetkisinin olup olmadığını sorgulayarak; görüş bildirmeyi reddetmesini gerektirecek herhangi bir zorunlu sebep bulunmadığına, kendisinden görüş bildirilmesi istenen konunun egemenlik haklarından ziyade (Divan çoğunlukla egemenlik haklarına dair görüş bildirmekten kaçınmıştır.) dekolonizasyon sürecinin yasallığı ile ilgili olduğuna, bu nedenle de görüş bildireceğine karar vermiştir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Uluslararası Adalet Divanı’na sunulan, değerlendirmesi talep edilen önergede iki temel soru bulunmaktaydı:
a) 14 Aralık 1960, 16 Aralık 1965, 20 Aralık 1966 ve 19 Aralık 1967 tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararlarında yansıtılan yükümlülükler de dahil olmak üzere, İngiltere’nin Mauritius’u, Chagos Takımadaları ayrı tutmak kaydıyla uyguladığı dekolonizasyon süreci ve 1968 yılındaMauritius’a bağımsızlık tanınması, Uluslararası Hukuk açısından dikkate alındığında,hukuka uygun bir şekilde tamamlanmış mıdır?
b) Yukarıda belirtilen Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararlarında yansıtılan yükümlülükler dahil olmak üzere, İngiltere’nin Chagos Takımadaları üzerinde devam eden idaresinden kaynaklanan, Mauritius’un, özellikle de Chagos kökenli vatandaşlarının, Chagos Takımadaları’na yeniden yerleşmesi için bir program uygulayamaması da göz önüne alınarak, oluşan bu durumun Uluslararası Hukuka göre sonuçları nelerdir?
Yukarıda bahsedildiği üzere, Uluslararası Adalet Divanı’nın genellikle egemenlik terimi üzerine görüş bildirmekten kaçınması sebebiyleGenel Kurul, sunduğu önergede egemenlik haklarından yola çıkarak soru sormaktan kaçınarak, Divan’ın görüş bildirmeyi reddetmesinin önüne geçmiş olmaktadır.
IV. Kararın Self Determinasyon İlkesi Bağlamında İncelenmesi
Self determinasyon, diğer adıyla kendi kaderini tayin ikesi, bir halkın coğrafi sınırlarını, politik durumunu veya kendi geleceğini diğer devletlerden bağımsız olarak kendisinin özgürce belirlemesi olarak tanımlanmaktadır. Bu ilke, uluslarararası hukuktaki yasal dayanağını Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın “Amaç ve İlkeler” başlıklı birinci maddesinin ikinci fıkrasında bulur:
“Birleşmiş Milletler’in amaçları şunlardır: 2. Uluslar arasında, halkların hak eşitliği ve kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi ilkesine saygı üzerine kurulmuş dostça ilişkiler geliştirmek ve dünya barışını güçlendirmek için diğer uygun önlemleri almak.”
Divan, ilk soruya ilişkin olarak self determinasyon hakkının ihlali ile ilgili kararını vermeden önce bahsi geçen, Mauritius’a egemenlik tanınan 1968 senesinde bu ilkeninörf ve adet hukukuna dahil olup olmadığını, dolayısıyla danışma görüşü verilirken uygulanıp uygulanamayacağını incelemiştir. Buna göre; özellikle 1960 tarih, 1514 (XV) sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararının kabul edilmesinin, devletlerin dekolonizasyon konusundaki uygulamasının pekiştirilmesinde belirleyici bir anı temsil ettiğini ve 1945-65 yılları arasında elliden fazla ülkenin bağımsızlıklarını ilan etmesi sebebiyle objektif öge olan devlet uygulaması ve subjektif öge olan opinio juris şartlarının yerine gelerek self determinasyon ilkesinin örf ve adet hukuku kuralı haline geldiğini belirtmektedir. Bunun sonucunda Divan,kendi kendini yönetmeyen bölge halklarının, toprak bütünlüğüne, idare gücüne saygı duyulması gereken bir bütün olarak kendi bölgeleriyle ilgili olarak kendi kaderlerini tayin etme hakkını kullanma hakkına sahip olduğunu değerlendirmiştir. Yine Divanın görüşüne göre, BM Genel Kurulu, İngiltere’yi bu konudaki uluslararası yükümlülüklerine uymaya davet ederek, BM Antlaşmasının kendisine verdiği görevi yerine getirmiş olmaktadır.
Sonuç olarak Divan, ilk soruya ilişkin: “Chagos Takımadaları’nın yasadışı olarak ayrılmasının ve İngiliz Hint Okyanusu Bölgesi(BIOT) olarak bilinen yeni bir koloniye dahil edilmesinin bir sonucu olarak, Mauritius’in dekolonizasyon sürecinin 1968’de bağımsızlık tanındığında yasal olarak tamamlanmadığı” sonucuna varmıştır.
V. Kararın Uluslararası Hukuk Açısından Önemi
Sürecin yasal olarak tamamlanmadığına dair görüşünü bildirdikten sonra Divan, ikinci soruya ilişkin olarak, İngiltere’nin Chagos Takımadaları üzerindeki hakimiyetini devam ettirmesinin Uluslararası Hukuk nezdinde doğuracağı sonuçlar üzerinde durmaktadır. Buna göre, İngiltere’nin Chagos Takımadaları üzerinde devam eden yönetiminin “bu devletin uluslararası sorumluluğunu gerektiren yanlış bir eylem” olduğu ve İngiltere’nin Chagos’un yönetimini olabildiğince acil şekilde sona erdirme yükümlülüğü olduğu kanaatine varmış ve tüm üye devletlerin Mauritius’un dekolonizasyonunu yasal olarak tamamlamak için Birleşmiş Milletler ile işbirliği yapması gerektiği belirtmiştir. Kendi kaderini tayin hakkına saygı duymanın bir erga omnes yükümlülük olması, dolayısıyla Uluslararası Hukuk açısından tüm devletlerin uymakla ve gözetmekle yükümlü olduğu bir kural olması nedeniyle, tüm devletlerin bu hakkın korunmasında yasal bir ilgisi ve görevi olduğu da mahkeme tarafından belirtilen noktalar arasındadır.
Mauritius’un dekolonizasyon sürecinin yasal olarak tamamlanması için Chagos Takımadaları kökenli olan Mauritius vatandaşlarının Chagos Takımadaları’na yeniden yerleştirmesi ile ilgili olarak Divan, bunun Genel Kurul tarafından ele alınması gereken, ilgili kişilerin insan haklarının korunmasına ilişkin bir konu olduğu görüşündedir. Bu durumda İngiltere’nin davayı tamamıyla kaybettiğini ve sorumluluk altında olduğunu söylemek mümkündür.
Her ne kadar İngiltere, takımadaların ayrılışının iki ülkenin karşılıklı olarak anlaşmasına bağlı olarak gerçekleştiğini ve dolayısıyla takımadalar üzerinde egemenlik hakkı olduğunu ileri sürse de; bu durum ada yerlilerinin ayrılma kararı ile ilgili sağlıklı bir rızalarının bulunduğu ve daha da önemlisi yerlerinden zorla tahliye edilmek suretiyle insan haklarının ihlal edilmediği anlamına gelmemektedir. Bu açıdan bakıldığında Mauritius ve İngiltere arasındaki anlaşmazlığın, aynı zamanda “insan hakları” temelli bir anlaşmazlık olarak da görülebileceğine ilişkin görüşler mevcuttur. Buna göre Divanın self determinasyon hakkının ne zaman örf ve adet hukuku kuralı haline geldiğini incelemesinin insan hakları açısından bir önemi yoktur. Önemli olan, ada yerlilerinin tahliye edilirken buna rıza gösterip göstermemeleridir.
UAD tarafından verilen danışma görüşünün Uluslararası Hukuk açısından kanaatimce önemi; self determinasyon ilkesinin zamansal açıdan başlangıcını, dolayısıyla tüm devletler açısından bağlayıcı hale gelen bir teamül haline geliş noktasını belirlemiş olmasıdır. Danışma görüşünde birçok kez zikredildiği üzere 1960 tarih, 1514 (XV) sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı self determinasyon ilkesinin bir teamül oluşunun başlangıcıdır.
Sonuç olarak, yukarıda da belirtildiği üzere, self determinasyon hakkına saygı duymak bütün ülkelerin erga omnes yükümlülüğüdür. Bu nedenle başta Chagos Takımadaları’nı hakimiyetinde bulunduran İngiltere olmak üzere tüm üye ülkeler, özellikle de Diego Garcia adasını elinde bulunduran Amerika Birleşik Devletleri,sınır dışı edilen yerlilerin insan haklarının korunmasını sağlamak amacıyla BM Genel Kurulu ile işbirliği içinde olmalıdır.