Sözleşmeler Hukuku Bağlamında Gabčíkovo–Nagymaros Davası
I. Giriş
Sözleşmeler hukuku, antlaşmaların hazırlanması,yürütülmesi ve antlaşma hükümlerinin ihlal edilmesi halinde uygulanacak kural ve ilkeleri içeren hukuk alanıdır.Bu itibarla Uluslararası Adalet Divanı Statüsü’nün 38.maddesinde belirtildiği üzereantlaşmalar,milletlerarası hukukun temel kaynaklarından biri olarak kabul edilmektedir.Antlaşmalara yönelik yapılacak olan hukuki düzenlemeler, uluslararası hukukun güvenilir bir temele oturtulması bakımından önem taşımaktadır.Bir sözleşme hükmünün ihlal edilmesi halindebu ihlale karşılık herhangi bir yaptırımın düzenlenmemiş olması, antlaşmaların kurulmasını imkansız kılacak ve uluslararası hukukun uzlaşıdan uzaklaşarak siyasileşmesine sebep olacaktır.Nitekim Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nde antlaşmalara yönelik kapsamlı düzenlemelere yer verilerek bu tehlike nispeten önlenmiştir. Yazıya konu olan Gabčíkovo–Nagymaros Davası da sözleşmeler hukuku bağlamında yorumlanmaya değer bir uyuşmazlık niteliği taşımaktadır.
II. Uyuşmazlığın Arkaplanı
2857 km uzunluğu ile Avrupa’nın en uzun ikinci nehri olan Tuna Nehri 9 ülkeden geçmekte ve bölgesel anlamda büyük önem taşımaktadır.Tuna Nehri üzerinde hidroelektrik santral kurulması ve nehir taşımacılığına yönelik ıslah çalışmalarının yapılması amacıyla Çekoslovakya ve Macaristan arasında Gabčíkovo-Nagymaros adlı bir proje inşasına karar verilmiştir.Bu nedenleçalışmanın kapsadığı bölgeyi içerisine alan ülkeler arasında hukuki bir mutabakat kaçınılmaz hale gelmiştir.
Proje,elektrik üretimi veıslah çalışmaları amacıyla inşa edilmeye çalışılmış ise de zamanla Çekoslovakya ve Macaristan arasında bir anlaşmazlığın temeli haline gelmiştir.
Bu bakımdan,uyuşmazlığın bel kemiğini oluşturan projenin oluşum sürecine ve tarafların projeye yönelik tutumlarına ilişkin bilgi verildikten sonra mesele Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi bakımından irdelenecektir.
III. Uyuşmazlığın Çıkış Noktası
Tuna Nehri ve havzası, bölge bakımından stratejik önemini korumakla birlikte iki ülke arasında doğal bir sınır teşkil etmektedir.Her bir taraf devletin ortak çıkarlarının bulunduğu bir bölgedetek taraflı müdahaleler ciddi anlaşmazlıklarasebebiyet verecek niteliktedir. Nihayet16 Eylül 1997 tarihinde Çekoslovakya ve Macaristan arasında Tuna Nehri üzerinde üç adet baraj inşası ve hidroelektrik enerji üretimini konu alan 1977 Antlaşması imzalanarak uyuşmazlık ihtimali önlenmiştir.
Sözleşmede tesislerin nereye kurulacağı vebir tesisin kurulması için nelerin dikkate alınacağına yönelik hükümlere yer verilmiştir.Buna göre biri Gabčíkovo öteki Nagymaros şehrinde olmak üzere iki adet tesisin kurulumu için antlaşma sağlanmıştır.Projenin kurulacağı arazinin büyükbölümü Çekoslovakya sınırlarında kalsa da Macaristanhükûmeti deinşa çalışmalarına katılmak ile görevlendirilmiştir.Macaristan bakımından çalışmalara katılma yükümlülüğünün esasındaantlaşmanın genel ruhunda mündemiç olmasını; faaliyetlerin her iki devlet tarafından eşit yürütülmesi gerekliliğinin[1] doğal bir sonucu olduğunu ifade etmek yerindedir.
Sözleşme, taraflara karşılıklı görevler yüklediği gibi proje adımlarının istikrarlı yürütülmesi açısından zihinlerde soru işareti bırakmayan bir maddeye de yer vermiştir.Sözleşmenin 15. maddesine göre ,“Taraflar ortak sözleşme planında belirtilen yollarla, Tuna nehrinin su kalitesinin korunması,kilit sisteminin(System of Locks) inşası ve işletilmesi için çalışacaktır.”denilmektedir.
Antlaşmanın imzalanmasının ardından projenin hazırlık aşamalarında daherhangi bir sorun meydana gelmezken Macaristan’ın tek taraflı olarak sözleşme hükümlerini askıya aldığını duyurması ilişkilerin kırılma noktasını oluşturmaktadır.Macaristan proje yürürlüğünün ve sözleşme hükümlerinin askıya alınmasına ilişkin birtakım “geçerli nedenler” öne sürmüştür.Buna göre Macaristan, projenin uygulanması halindeciddi çevresel zararların oluşacağını ve zararların halk ve hükûmet kanadında endişelere neden olduğunugerekçe göstermiştir.
Antlaşmanın askıya alınması projenin pratik aşamalarında da ivedi sonuçlar doğurmuştur. Macaristan başlangıçta Nagymaros’daki baraj inşa çalışmalarını durdurmuş,ardından durdurma alanını nehrin kuzeybatısında bulunan Dunakiliti kanalı da dahil olmak üzere genişletmiştir.Ancak Macar yetkililer durdurma kararı alınan bölgenin içerisinde yer alanDunakiliti kanalında projeye yönelik baraj ve kanal kurma faaliyetlerinitekrar başlatmışlardır.
III. Macaristan Kararına Alternatif Plan
Macaristan’ın durdurma kararına karşılık Çekoslovakya,Macaristan’a bir planla karşılık vermiştir.Sonuç olarak Çekoslovakya,askıya alma kararına karşılık olarak sözleşmeden çekildiğini bildirmiş ve “Variant C” adıyla yeni bir planla nehrin kendi sınırlarında kalan kısmını kullanarak alternatif bir bypass yolu oluşturacağını ima etmiştir.Toplumunun ve hükûmetinin baskısı altında kalan Macaristan projedenherhangi bir yarar sağlayamadığı gibi karşı tarafın etkili bir planına maruz kalmıştır.[2]Variant C planının devreye sokulmasıyla Macaristan,antlaşmanın geçerliliğini tamamen yitirdiğini bildirerek geri dönüşü olmayan bir yola girildiğinin sinyalini vermiştir.Bu noktada Macaristan’ın karşı taraf Çekoslovakya’nın planını meşru karşılamasını beklemek hukuken arzu edilen bir durum iken devletlerarası siyasi ilişkiler ve yarışan menfaatler bakımından durumun aynı yumuşaklıkta olduğunu söylemek şüphesiz mümkün değildir.
1 Ocak 1993 tarihinde Çekoslovakya,Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye ayrılmıştır.Proje Slovakya sınırları arasında kalmış ve ilişkiler artık Slovakya-Macaristan ikilisi arasında şekillenmeye başlamıştır.Slovakya’nın Çekoslavakya’dan ayrılarak bağımsızlığını kazanmasının karşılıklı ilişkiler üzerinde nasıl bir etki yaptığı ayrı bir tartışma konusu olup; şunu belirtmek gerekir ki Slovakya ve Macaristan problemi daha ılımlı yollarla çözmeye çalışmışlardır. Variant C planının duyurulmasıyla kopan ipler ilerleyen süreçte yerini özel bir antlaşmayabırakmış, ardından son kararın verilmesi için Uluslararası Adalet Divanı’na başvurulmuştur.
IV. Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin UAD Tarafından Değerlendirilmesi
Uyuşmazlık Macaristan’ın sözleşmeyi askıya alma kararı ile başladığından, mesele Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin(VAHS) 60.maddesi açısından yorumlanmalıdır.Maddebir antlaşmanın ihlal edilmesi sebebiyle sona erdirilmesi veya yürürlüğününaskıya alınması durumunda nasıl bir yol izleneceğini konu almaktadır.Hükme göre “İki taraflı bir antlaşmanın devletler tarafından esaslı bir şekilde ihlali (material breach), diğer tarafa antlaşmayı sona erdirme veya tamamen veya kısmen yürürlüğünü askıya alma gerekçesi olarak bu ihlale başvurma hakkını verir.”denilmektedir.Dolayısıyla Macaristan, VAHS’nin 60.maddesi kapsamında Variant C planının esaslı ihlal teşkil ettiğini ve buna bağlı olarak sözleşme feshininin yerinde olduğunu iddia etmektedir.
Uluslararası Adalet Divanı’nın çözümlemeye çalıştığı husus ise uyuşmazlığın 60.madde kapsamında değerlendirilmesi ve Variant C planının madde 60/3’de ifade edilen esaslı ihlal şartlarına uyup uymadığına ilişkindir.Yukarıda ifade edildiği gibi Mahkeme de uyuşmazlığın Macaristan’ın tek teraflı durdurma kararı ile başladığını kabul etmiş ve uyuşmazlığın 60.madde hükümleri bağlamında ele alınması gerektiği kanaatine varmıştır. Divan, madde hükümlerinin Macaristan lehine uygulama alanı bulamayacağını ifade ederek;Macaristan’ın tek taraflı durdurma kararını duyuruncaya kadar Slovakya’nın antlaşmanın konu veya amacının gerçekleştirilmesi için elzem olan bir hükmü ihlal etmediğini ortaya koymuştur.Mahkeme 60.madde hükümlerinin uygulanabilmesi için tıpkı maddede belirtildiği gibi sözleşme feshini gerektirecek elzem bir hükmün yerine getirilmemesi şartını aramaktadır.Nitekim Mahkeme Slovakya’nın böyle bir faaliyetinin olmadığı yönünde karar vermiştir.Ayrıca Divan, Variant C planının esaslı bir ihlali örneklemediğini ifade ederek;planın Macaristan’ın askıya alma kararına bir yanıt niteliğinde olduğunu ifade etmiş ve Slovakya lehine bir sonuca ulaşmıştır.
Sözleşmenin uyuşmazlıkla ilintili olan diğer bir hükmü ise “sonraki imkansızlık” başlıklı 61.maddesidir.Macaristan projenin inşa edilmesi halinde telafisi mümkün olmayan çevresel sorunların ortaya çıkacağını ve finansal açıdan hükûmetin altından kalkamayacağı meblağların oluşacağını sonradan imkansızlık sebebi olarak öne sürmektedir.Adalet Divanı ise Macaristan’ın bu iddiasını haklı bulmayarak Macaristan’ı maddeyi yanlış yorumlamakla suçlamaktadır.Divan gerekçesinde şu ifadelere yer verilmiştir:Sözleşmenin Macaristan tarafından sonraki imkansızlık hükümlerine dayanılarak feshedilmesi ve ardından Slovakya’nın yanıt olarak Variant C adlı alternatif bir plan yapmasına karşı çıkılması düşünülemez. Macaristan’ın feshine karşılık diğer tarafın alternatif bir yol araması uluslararası hukukun bir prensibidir ve örf ve adet kuralı olarak değerlendirilmelidir.[3]
Ayrıca Mahkeme, Macaristan’ın gerekçe olarak gösterdiği 61/1 hükmüne adeta panzehir etkisi yapan 61/2 hükmü ile karşılık vermiştir.Divan, 61/2 hükmüne dayanarak sözleşmenin ifasının imkansız hale gelmesinde bizzat Macaristan’ın esaslı ihlalinin rol oynadığını eklemiştir.Buna mukabil,çevre duyarlılığının projenin hazırlık aşamasında dile getirilmesi gereken bir nokta olduğu,ekonomik zorlukların ise bir imkansızlık sebebi olarak öne sürülemeyeceği sonucuna ulaşmıştır.
V. Sonuç
Mahkemenin özellikle çevresel sorunlara yönelik olarak “çevresel zararlar devletler tarafından öngörülmelidir.”düşüncesi eleştirilmelidir.Her ne kadar Macaristan askıya alma kararını koruyabilecek hukuki gerekçeleri sunamamış ise de; Divan’ın,çevresel krizi Macaristan’ın öngörmesi gerektiği yönündeki yorumu sorumluluk alanını oldukça genişletmektedir. Zira doğal faktörler ve çevresel yapının bozulabilirliği gibi riskler bölgeden bölgeye değişiklik gösterebilecek rölatif durumlardır.
Fakat aynı duyarlılık Slovakya için gösterildiği takdirde ,Slovakyalı yetkililerin tercih edebileceği başka bir yol görünmemektedir. Mahkemenin de ifade ettiği gibi Variant C planı, Slovakya’nın tek taraflı Macaristan kararlarına karşı aldığı bir önlem ve cevaptan ibarettir.
[1]Gabčíkovo -Nagymaros Project ( Hungary/Slovakia} , Judgment, f C.J. Reports 1997, p. 7)
[2]Aksar,Y.(2013). “Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk I.Ankara
[3] (Factory at Chorzow, Jurisdiction, Judgment No. 8. 1927. P. C.I.J Series A. No. 9, p. 31.)