ULUSLARARASI HUKUK MYANMAR SORUNUYLA BAŞA ÇIKABİLİR Mİ? (*)
Uluslararası toplum, devlet kaynaklı gerçekleşen insanlığa karşı suçlarla mücadele edemediğini çoğu kez kanıtlamıştır, Myanmar,bu konuda kaçırılmış başka bir fırsat olabilir.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), bu yılın Eylül ayında, Rohingyalıların Myanmar’dan Bangladeş’e sürgünleri(etnik temizlik) üzerindeyargılama yetkisine sahip olduğuna karar verdi. UCM’nin dönüm noktası niteliğindeki bu kararı, mahkemenin kuruluş belgesi olan Roma Statüsü uyarınca sınır dışı edilme suçuyla ilgili yargılama yetkisine dayanarak verilmiş kovuşturma talebine dayanıyordu.
Savcı Fatou Bensouda, meydana gelen tehcirlerle ilgili zorlayıcı eylemlerin Roma Statüsü’ ne taraf olmayan Myanmar topraklarında gerçekleştiğini kayda geçirdi. Ancak Bensouda, mahkemenin yine de statüsüne göre yargı yetkisini kullanabileceğini, ancak bunun başka bir zeminde olacağını, Rohingyalılar bir uluslararası sınırı aşarak Bangladeş’ e geçtiğinden mahkemenin yargı yetkisini Roma statüsüne taraf olan Bangladeş üzerinden kurabileceğini değerlenmiştir.
Diğer yandan BM araştırma heyeti Myanmarlı yetkililerin hukuken kovuşturulması çağrısında bulundu. Heyet, BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) konuyu ya UCM’ ye taşımasını ya da Ruanda ve Yugoslavya’da olduğu gibi bir mahkeme kurmasını önerdi.
Buna ek olarak BM araştırma heyeti, BMGK’ninseyahat yasakları, varlık dondurmaları gibi hedeflenmiş yaptırımlar uygulamaya koymasını da tavsiye etti. BMGK’ nın konuyu UCM’ ye taşımasının yolu Çin, Rusya ve ABD tarafından engellenmiş gözüküyor.
Bir BMGK toplantısının kısa rapor sunumunda Çin ve Rusya’nın temsilcileri Myanmar’ın baskı altına alındığını sorunun çözümünün şahsi ceza sorumluluğu yerine diplomatik çabalar şeklinde olması gerektiğini ileri sürdü. Bunun sonucu olarak, başta Çin’in ve ona ek olarak Rusya ve ABD’nin politikalarında köklü bir değişiklik olmadığı sürece davanın UCM’ye sevki olası değildir. Aynısı Myanmar için hususi mahkeme kurulması konusunda da uygulanabilir çünkü onun için de BMGK daimi üyelerinin rızası gerekmektedir.
Yeni bir mahkeme kurulması, yeni statü, yeni usul ve delil kuralları ile yeni bina, çalışan ve kaynak gerektirir. Bunlar uzun zaman alabilir. Yeni bir mahkeme kurmak yerine Myanmar’ ın etnik temizlikle ilgili UCM’ ye sevk edilmesi zaman ve etkinlik açısından daha pratik olacaktır.
İlaveten, Myanmarlı yetkililerin yaptırım listesine dahil edilmesi, hesap verebilirliğin sağlanması için uygun değildir. Yaptırımlar, failleri suçlardan uzak tutmak için zorlayıcı bir araç değildir. Hedeflenen yaptırımların etkisizliği, Myanmar’daki insan hakları ihlallerini frenlemeye yönelik ABD’ nin 30 yıldır uyguladığı yaptırımlara bakılarak görülebilir.
Benzer şekilde, insan hakları hukuku Myanmar’ da gelişemedi ve ordu soykırım, insanlığa karşı suç ve savaş suçlarına yol açan ihlallerini sürdürdü. Uluslararası toplumun BMGK daimi üyelerinin oylama şeklini değiştirmesine ihtiyacı var. Bundan dolayı Myanmar’ da hesap verilebilirlik yolunu açmamak için veto güçlerini kullanmazlar
Bir başka yol, ulusal yargı organları aracılığıyla evrensel yargıya başvurmaktır. Ancak bu yolun da kendine özgü eksiklikleri vardır. Devletler, uluslararası suçları iç hukuklarında suç olarak tanımalı ve hakkında kovuşturma yapılacak kişilerin ilgili devletin sınırları içerisinde fiziksel olarak bulunması gerekmektedir. Buna ek olarak, devlet başkanının yabancı ülkelerdeki ceza kovuşturmalarına karşı olan bağışıklığı diğer bir engeldir.
İyi haber ise, UCM sınırlar arası nitelikleri nedeniyle Myanmar’da işlenen suçlar üzerinde yargı yetkisini kurdu. Ayrıca, savcılığın diğer suçları ve diğer insanlık dışı eylemleri incelemesine imkan verdi. Dolayısıyla, bu aşamada, raporda doğrudan fail olduğu iddia edilen kişilere karşı bir soruşturma başlatılması için BMGK’nın bir sevkine gerek yoktur.
Ayrıca soruşturma 6 üst düzey komutanla sınırlı değil ve Nobel ödüllü Aung San SuuKyi’yi etkileyebilir. Myanmar ordusu komutanlarının işlediği bütün suçlar uluslararası nitelikte değil. Ancak, Myanmar dışında özellikle Bangladeş’te zulüm ve insanlık dışı muamelenin zararlı ve ölümcül etkileri ortaya çıkmıştır.
Amsterdam Üniversitesi’nden Profesör Kevin J. Heller BM heyetinin, Myanmar’da olduğu gibi Bangladeş’teki soykırım unsurlarını bulması halinde Rohingyalıların soykırımı üzerinde mahkemenin yargı yetkisi olabileceği görüşünü ileri sürdü.
UCM uzun zamandır Afrika liderlerine önyargılı olmakla suçlanıyor. Bu bugüne kadar yargılanan 26 kişinin de Afrikalı olmasını göz önünde bulundurunca, bu eleştirinin önemli bir noktaya parmak bastığı belli oluyor. Kıtadaki yüksek sayıda çatışmanın varlığına ve Afrika üye devletlerinden bazılarının mahkemeye kendileri bildirim yapmalarına rağmen, bu durum UCM’nin Batı neokolonyalizminin bir ürünü olarak resmedilmesine sebep olmaktadır.
Savcılık Gürcistan hakkında soruşturma başlatıp, Ukrayna, Filistin, Afganistan ve Kolombiya gibi bazı Afrika dışı ülkeyi incelemiş olmasına rağmen, bu potansiyel soruşturmanın mahkemenin tarafsızlığını ve mahkemenin meşruiyetini güçlendireceği şüphesizdir.
Birleşmiş Milletler üye devletleri, Myanmar’daki duruma ilişkin olarak, ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeydeki kovuşturma ihlallerinin kanıtlarını toplamak, korumak ve analiz etmesi amacıyla bağımsız bir komisyon kurmak BMGK’na başvurmak için çaba göstermelidir.
Son olarak, devletler ve bölgesel örgütler (AB ve ASEAN gibi) BMGK kararından bağımsız olarak rağmen yaptırım uygulamalı ve silah ambargosu koymalıdır. Unutulmamalıdır ki bu konuda esaslı bir başarıya ulaşılabilmesi için yaptırımların başarılı bir şekilde uygulanması hayati önem arz etmektedir. Ancak bu şekilde Myanmar’ ın tavrında bir değişme görülebilecektir.
Selman AKSÜNGER
(*) Bu yazı ICIL sorumlularımızdan Selman Aksünger tarafından yazılan ve 14 Eylül 2018 tarihinde TRT World internet sayfasında yayınlanan yazının ICIL Blog ekibi tarafından yapılan Türkçe çevirisidir. Yazının aslında bu linkten ulaşabilirsiniz.