Uygurların Çin’e İadesinin Geri Göndermeme İlkesi Kapsamında Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Muhtemel Sorumluluğu
Resim/İllüstrasyon Michelle Thompson’a aittir.
Giriş: Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yürüttüğü, özellikle 2017 yılından itibaren tedbirlerini sıklaştırdığı sözde aşırılığa ve terörizme karşı “mesleki eğitim kampları” uygulaması başta Batı Devletleri olmak üzere tüm dünyada tepki toplamıştır. Suriye iç savaşına katılım gösterdiği iddia edilen Uygurlardan bazılarının 2013 yılında Pekin’de araba ile yayaların arasına girerek 5 kişinin ölümüne sebebiyet vermesi ve takip eden senede 31 kişinin ölümü ile sonuçlanan bir bıçaklı saldırı sonucu Çin’in başlattığı “Teröre Karşı Sert Darbe” kampanyası sürece ivme kazandıran iki önemli olay olarak görülmektedir[1]. 2017 yılında yürürlüğe giren “Sincan’daki aşırılığı yok etme” yönetmeliği[2] ile birlikte artık potansiyel “terörist” olarak görülen Uygurlar için yeniden eğitimin ve Han (Çin) halkına daha sıkı şekilde entegre olmanın önü açılmıştır. Bununla birlikte kamplardaki koşulların durumuna ilişkin dışarıya bilgi sızdırılmaması, basının bölgeye girişinin zorlu ve sıkı devlet kontrolünde olması, kamplardan bir şekilde çıkabilmiş kişilerin veya bu kişilerin yakınlarının beyanları, uydu görüntüleri, güvenlik kapsamındaki istihdamın ve harcamaların aşırı artışı neticesinde Sincan Bölgesi’nde yaşananlar dünya kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Kamplardaki yaşam koşulları ve kamp dışındaki ağır baskı politikaları Uygurları, çevre ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu diğer ülkelere sığınma talebinde bulunmaya itmiştir. Yine aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelerin Uygurlardan kimisini 3. ülkeler üzerinden[3] dolaylı olarak yahut doğrudan Çin’e iade ettiği iddia edilmiştir. Bu yazıda 1951 tarihli Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme kapsamında geri göndermeme ilkesi değerlendirileceğinden öncelikle sözleşmenin Türkiye’deki uygulanma koşulları, Uygurların Türkiye’deki statüleri, “mesleki eğitim kampları”ndaki ve bölgedeki genel koşulların geri göndermeme ilkesi kapsamında nasıl bir değerlendirilmeye tabi tutulduğu, geri göndermeme ilkesinin kapsamını ve olaya uygulanabilirliği ve son olarak Uygurların geri gönderilmesi durumunda Türkiye’nin sorumluluğu tartışılacaktır.
I. 1951 Tarihli Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme Kapsamında Tanımlar
a) Mülteci Statüsü ve Türkiye’nin Durumu
1951 tarihli Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşmenin ilk maddesinde mülteci kavramının tanımı yapılmaktadır. Bu tanıma göre mültecilik statüsü kişinin ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncesinden dolayı zulme uğrayacağı korkusunu haklı bir nedene dayandıran ve bu korku sebebi ile vatandaşı (vatansızların durumu saklıdır) olduğu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da yararlanmak istemeyen kişilere verilmektedir. Bu maddedeki diğer bir önemli unsur tarih ve yer bakımından önem arz etmektedir. 1951 öncesi ve Avrupa’da gerçekleşen olaylar kapsamında yapılan sözleşme daha sonra 1967 Protokolü ile bu iki zorunlu unsuru kaldırmıştır. Türkiye hem Sözleşme hem Protokole taraf olmakla beraber 1967 Protokolüne coğrafi çekince koyarak Avrupa’da gerçekleşen olaylar unsurunu saklı tutmuştur.
b) Non-Refoulement (Geri Göndermeme) İlkesi
1951 Cenevre Sözleşmesi 33. madde 1. fıkrada kimlerin geri gönderilmeyeceği açıklandıktan sonra 2. fıkrasında bu duruma istisnalar getirilmiştir. 1. fıkra uyarınca mültecilik statüsü için sayılan beş koşuldan biri sebebi ile yaşamı yahut özgürlüğü tehlikeye girecek kişinin her ne şekilde olursa olsun (in any manner whatsoever) sınır dışı edilmesi veya geri gönderilmesi yasaktır. Bu yasak genel anlamda geri göndermeme ilkesi (principle of non-refoulement) olarak bilinir. Fakat bu ilkenin uygulanabilirliği Cenevre sözleşmesi ile sınırlı değildir. Sözleşme sonrası hızlı bir şekilde gelişen uluslararası insan hakları hukuku kapsamında yapılmış uluslararası sözleşmeler ve belirlenen ilkeler geri göndermeme ilkesinin kapsamını genişletmiştir.
II. Kamplardaki ve Bölgedeki Genel Koşulların Geri Göndermeme İlkesi Kapsamında Değerlendirilmesi
Geri göndermeme ilkesinin koşullarından birinin de geri gönderilme halinde kişinin özgürlük veya yaşamının tehlikeye girmesi olduğuna yukarıda değinilmişti. Bu başlık altında Sincan Bölgesi’ndeki genel durum incelenip geri göndermeme ilkesine uygulanabilirliği değerlendirilecektir.
a) Kamplara Alım ve Kamplardaki Koşullar – Kamp Dışı Hayat
Çin’in çıkardığı birtakım yasal düzenlemeler sonucunda “mesleki eğitim” kampları özellikle 2017 yılından sonra bölgede oldukça yaygınlaşmıştır. Kamplara alımlarda bölgedeki tanıklara göre potansiyel bir “suçlu” olarak görülmek yeterli kabul edilmektedir. Bu durum bölgedeki bazı kamu otoritelerinin yaptığı açıklamalarla da desteklenmektedir.[4] Kamplardan ayrılmış kişilerin beyanlarına göre yurt dışına çıkmış olmak (Hükümetin belirlemiş olduğu ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 26 hassas (sensitive) kabul edilen ülkeye gitmiş olmak ayrıca bir tehlike arz etmekte), namaz kılmak, oruç tutmak, alkol kullanmaktan kaçınmak, okulda ana dilini kullanmak, Çin bayrağının bulunduğu yerde başörtüsü takmak, resmi görevlilerin retina taraması yapmasına izin vermemek gibi pek çok gerekçe ile Uygurlar kamplara alınmaktadır.[5] Keyfi suçlamalarla kamplara alınan Uygurlara bu süreçte de kendi din ve milliyetlerine yabancılaştırma politikaları endoktrine edilmektedir. Dini herhangi bir ritüelini yerine getirememe, Mandarin dilini öğrenme ve konuşma zorunluluğu, kadınların doğum oranını düşürecek ya da tamamen kaybettirecek davranışlarda bulunulması gibi uygulamalarla asimilasyon politikası desteklenmektedir. Bununla beraber her ne kadar Çin tarafından inkar edilse de Uygurlardan zorla organlarının alındığına yönelik iddialar[6] basında kendine yer bulmuş durumdadır. Kamptan çıkma kriteri olarak da “yeterince iyi” olma gibi muğlak bir kriterin getirilmesi Uygurları süresi belirsiz bir kamp yaşamına mahkum etmektedir. Bunun yanında kamplardan çıkarılan pek çok Uygur’un zorunlu olarak pamuk tarlalarında çalıştırıldığı görülmektedir.[7] Kampa henüz alınmamış Uygurlar içinse devlet tarafından en üst seviyedeki gözetleme, kontrol ve fişleme faaliyetleri çok yoğun olarak görüldüğünden dışarıdaki hayatın da kamplardan çok farklı olmadığı söylenebilir.
b) Geri Göndermeme İlkesi Kapsamında Değerlendirme
Kamplarda Hanların bulunmaması göz önünde tutulursa ırk yönünden; dini ritüellerin kamplara alınmada gerekçe gösterilmesi göz önünde tutulursa da din yönünden bir ayrımcılığın olduğunu söylemek mümkündür. Kamplardaki zorla çalıştırma, kamptan ayrılmanın yasak olması, kamplardaki ölüm oranları ve kendilerinden haber alınamayan kişi sayısı (enforced disappearance) göz önünde tutulursa Uygurların Sincan Bölgesi içerisinde yaşam veya özgürlüklerinin tehlikeye girmesi ihtimalinin hayli yüksek olduğu görülmektedir. 1951 Sözleşmesi 33. madde kapsamında kişinin sığınma talep ettiği ülkenin güvenliği için ciddi anlamda tehlike arz etmesi veya ciddi adi bir suçtan kesin hüküm almakla beraber bu hükmün halk için tehlike arz etmesi durumları yoksa bu kişinin geri göndermeme ilkesinden yararlanacağını söylemek genel anlamda mümkündür.
III. Türkiye Özelinde Değerlendirmeler ve Geri Göndermeme İlkesinin Uygulanması
1951 Sözleşmesi kapsamında yapılacak değerlendirmede ilk olarak 1967 Protokolüne koyulan coğrafi çekince uyarınca Uygurların Türkiye’de mülteci statüsüne sahip olmadıklarını söylemek mümkündür. Bununla beraber daha önce bahsedildiği üzere geri göndermeme ilkesi sözleşme ile sınırlı değildir; uluslararası hukukta jus cogens kural olarak değerlendirilen genel bir ilke haline gelmiştir[8]. Dolayısıyla Uygurların mülteci statüsüne sahip olmamaları bu ilkeden yararlanamayacakları anlamına gelmemektedir. Uygurlara ilişkin geri göndermeme ilkesi ve sorumluluk kapsamında incelenecek hukuk kaynakları; iç hukukta Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK), uluslararası hukukta da taraf olunan insan hakları sözleşmeleri, 2001 tarihli “Uluslararası Hukuka Aykırı Fiillerden Dolayı Devletlerin Uluslararası Sorumluluğuna İlişkin Tasarı” metni ve örf adet hukuku ile genel uluslararası hukuk prensipleridir.
İç Hukuk Kaynakları
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu
YUKK 62. madde: “Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya (…) şartlı mülteci statüsü verilir.”
Bu madde uyarınca Uygurların şartlı mülteci statüsüne sahip olduğunu söylemek mümkündür.
YUKK 53. madde uyarınca sınır dışı edilecek kişi için yargı yoluna başvurma imkanı vardır ve yargılama kesinleşinceye kadar kişi sınır dışı edilemez:
“Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, (…) idare mahkemesine başvurabilir.”
“Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, (…) yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez.”
YUKK 55. maddenin a bendi uyarınca sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunan yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınamaz.
Uluslararası Hukuk Kaynakları
İşkence ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme
Sözleşmenin 3. maddesi geri göndermeme ilkesine ilişkindir ve bu ilkenin hiçbir istisnası yoktur:
“Hiçbir taraf devlet bir şahsı, işkenceye tabi tutulacağı tehlikesinde olduğuna dair esaslı sebeplerin bulunduğu kanaatini uyandıran başka devlete geri göndermeyecek, sınırdışı etmeyecek veya iade etmeyecektir.”
“Bu gibi esaslı sebeplerin bulunup bulunmadığını tayin maksadıyla yetkili merciler, söz konusu devlette mümkün olduğu kadar sistemli biçimde yaygın, açık seçik ve kitlesel insan hakları ihlalleri bulunup bulunmadığı dahil tüm hususları göz önünde tutacaktır.”
Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi
Sözleşmenin 13. maddesi sınır dışı etme kararının hukuka uygun olması gerektiğini ve ulusal güvenliğin gerektirdiği haller hariç sınır dışı kararına etkili itiraz yolunun ve merciinin olmasını düzenler.
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) ve ek 7 Numaralı Protokol
Sözleşmenin 32. maddesinde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin (İHAM) yargı yetkisinin kapsamı tanımlanırken 34. maddesinde ise gerçek kişiler için bireysel başvuru yolu hakkı tanınmıştır. Sözleşme ile beraber, Türkiye’nin taraf olduğu ek 7 Numaralı Protokol madde 1 uyarınca yasaya uygun şekilde verilmiş bir kararın uygulanması dışında kişinin sınır dışı edilemeyeceği düzenlenmiştir.
BM Uluslararası Hukuka Aykırı Fiillerden Dolayı Devletlerin Uluslararası Sorumluluğuna İlişkin Taslak Metni
Madde 2: Uluslararası hukuka aykırı fiillerin belirlenmesinde iki kriter gözetilmektedir; atfedilebilirlik ve sorumluluğun ihlalini teşkil eden davranış veya ihmal.
Madde 26: Uluslararası hukukta üstün hukuk olarak kabul edilen normlara (jus cogens kurallar) uygun davranmama neticesinde devletlerin sorumluluktan kurtulmak için herhangi bir yolu yoktur. Jus cogens (peremptory norm) kurallara istisnasız olarak uyulması gerekmektedir.
IV. Türkiye’nin Sorumluluğu
Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olması uyarınca İHAM tarafından bireysel başvuru yoluyla sorumluluk denetimi (bkz. Babajanov v. Türkiye)[9] mümkündür. Bu mahkemede Türkiye’nin hak ihlalinde bulunup bulunmadığının ve sorumluluğunun değerlendirmesi; sorumlu bulunması halinde maddi ve/veya manevi tazminat taleplerinin değerlendirmesi yapılabilir. Bu kapsamda 2017 yılında Türkiye ile Çin arasında imzalanan fakat henüz TBMM tarafından onaylanmayan Suçluların İadesi Anlaşması’nın onaylanıp uygulanması halinde geri göndermeme ilkesinin muhtemel ihlallerinden kaynaklanacak hak ihlallerinden dolayı Uygurların bireysel başvuru yolunu tercih edebileceklerini söylemek mümkündür. Türkiye’nin sorumluluğu açısından kritik kısım, ilgili anlaşmanın 3. maddesinde10 düzenlenen iade talebinin reddini gerektirecek (kişinin siyasi suçlu olması durumu gibi) durumların olup olmadığını gözetmek ve geri göndermeme ilkesine uygun karar vermektir.
Yukarıdaki bahsedilen ilgili uluslararası hukuk kuralları dikkate alındığında genel anlamda kişinin başta ölüm cezası ve işkence suçu olmak üzere ağır hak ihlallerine maruz kalacağı hallerde geri gönderilmesinin uluslararası hukuk açısından Türkiye’nin sorumluluğunu doğuracağını söylemek mümkündür.
IV. Genel Değerlendirme ve Sonuç
Her ne kadar şartlı mülteci statüsünde olsalar da Uygurlar için de geri göndermeme ilkesinin uygulanacağı ve ihlali durumunda Türkiye için sorumluluğun gündeme geleceğini söylemek yerel mevzuat, taraf olunan uluslararası hukuk mevzuatı ve mahkeme kararları uyarınca mümkündür. Kamplardaki ağır ve sistematik insan hakları ihlallerinin varlığı göz önüne alındığında kişilerin özgürlükleri ve yaşamlarının potansiyel tehlike altında olduğu söylenebilir. Bu kapsamda önemli olan geri gönderilen kişilerin nereye gönderildiği ve geri gönderilmenin gerekçeleridir. Türkiye açısından değerlendirildiğinde elimizde yeterince açık veri bulunmamakla beraber geri göndermelerin Tacikistan11 gibi üçüncü ülkeler üzerinden yapıldığı iddia edilmektedir. Gönderilen üçüncü ülkenin kişi için güvenlikli olması ve orada da ağır hak ihlallerine uğramayacağının yahut zulmünden kaçtığı ülkeye geri gönderilmeyeceğinin gönderen devlet tarafından gözetilmesi gerekir. Bu durumda Çin ile suçluların iadesi (extradition) sözleşmesi imzalamış ve onaylamış ülkelere geri göndermeme gözetilmelidir. İlgili Türk hukuk mevzuatına bakıldığında YUKK ile uluslararası sözleşmelerin genel anlamda birbiri ile örtüştüğü ve uluslararası sözleşmelerde aranan geri göndermeme ilkesi, etkili başvuru yollarının açık tutulması, işkenceye maruz kalma ihtimalinin mutlak surette gözetilmesi gibi şartların en azından mevzuatta yerine getirildiği söylenebilir. Geri göndermenin gerekçeleri için de yine yeterli veri olmamakla beraber YUKK 54. madde kapsamında yabancının sınır dışı edilmeyi gerektirecek kriterlerden birini taşıyıp taşımadığına ve 55. maddedeki istisnalara dikkat etmek gerekir. Bu kriterlerin gözetilmesi durumunda Türkiye’nin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, aksi takdirde yani geri göndermeme ilkesini ihlal edecek şekildeki bir uygulamasının bulunması halinde ise istisnası olmaksızın sorumluluğunun olduğunu söylemek mümkündür. Verilerin kamuoyu ile açık şekilde paylaşılması ya da tanık beyanlarının sayısının artması halinde daha net değerlendirmeler yapmak mümkün olabilecektir.
[1] “If I Speak Out, They Will Torture My Family” : Voices of Uyghurs in Exile, the Economist
[2]Doğu Türkistan’da Toplama Kampları: Adım Adım Soykırım, Murat Yılmaz, INSAMER
[3] Turkey accused of deporting Uighurs back to China via third countries, MEE
[4] Ayrıca Sincan Özerk Bölgesi Dış İlişkiler Sorumlusu Zhang Zhisheng de “Bazı insanlar, cinayet işlemeden dahi katil olabilme potansiyeli gösterirler. Sizce suç işlemelerini beklemeli miyiz? Yoksa bu olmadan engellemeli miyiz?” diyerek dolaylı yoldan bu durumu itiraf etmektedir. Benzer şekilde Sincan Propaganda Bürosu yetkilisi Şu Guişiang da şöyle bir argüman kullanmaktadır: “Bizim buradaki amacımız, suç işleme sınırına gelmiş birini alarak, onu yasalara uyan biri olarak topluma geri kazandırmaktır!
[5] Doğu Türkistan’da Toplama Kampları: Adım Adım Soykırım, Murat Yılmaz, INSAMER
[6] China is harvesting thousands of human organs from its Uighur Muslim minority, UN human-rights body hears
[7] Coercive Labor in Xinjiang: Labor Transfer and the Mobilization of Ethnic Minorities to Pick Cotton
[8] Jean Allain, The Jus Cogens Nature of Non-Refoulement, International Journal of Refugee Law, Volume 13, Issue 4, October 2001, Pages 533-558
[9] 2016 tarihli Babajanov v. Türkiye kararı mevcut duruma benzerlik yönünden önemlidir. İran üzerinden Özbekistan’a gönderilme tehlikesi yaşayan Özbekistan vatandaşı M.K. Babajanov’un İran’a iadesini Mahkeme İHAS md. 3 (işkence yasağı) ihlali olarak değerlendirip Türkiye aleyhine manevi tazminata hükmetmiştir. Söz konusu davada İslam dininin kurallarına uygun bir hayat yaşamaktan dolayı Özbekistan hükümeti tarafından Babajanov’un işkence ve ağır insan hakları ihlallerine maruz kalacağının haklı göstergeleri (substantial grounds) olmasından ve Türkiye’nin bu insan hakları ihlalleri hakkında yeterince emin olmadan Babajanov’u geri göndermesinden dolayı Mahkeme Türkiye aleyhine karar vermiştir.
10 Türkiye’deki Uygurlar: Çin ile imzalanan ‘Suçluların İadesi Anlaşması’ bizi tedirgin ediyor
11 Turkey accused of deporting Uighurs back to China via third countries, MEE