Uzay Hukukunda Meşru Müdafaa Hakkı: Birleşmiş Milletler Antlaşmasına İstisnalar mı; yoksa Kısıtlamalar mı?
- Giriş
Uzay Hukukunda silahlanma yarışının önemi gittikçe artmakta ve bu durum beraberinde birçok hukuki sorunu getirmektedir. Giderek artan sayıda devlet, uzayda silahlanma yarışına ilişkin görüşlerini içeren birçok taslak ve belgeyle bu alana katkıda bulunmaktadır. Bu belgeler üzerinden genel bir yorumla devletlerin silahlanma yarışının önlemesine ilişkin endişeler taşıdığı belirtilebilir. Bu tür eylemlerin zararlarını önleyebilecek bir araç olarak meşru müdafaa, bu konuyla ilgili tartışmaların temelini oluşturmaktadır. Bununla beraber problem meşruu müdafaanın, uzay hukuku bakımından yorumlanması ve anlaşılması olarak ortaya çıkmaktadır; Çünkü uluslararası teamül hukukunun da beslendiği bir kaynak olan BM Antlaşmasının 51 inci maddesi meşru müdafaayı genel hatlarıyla dönemin şartlarına uygun bir şekilde tanımlamaktadır. Böylece sorun; 51 inci madde düşünüldüğünde meşru müdafaanın uzay hukuku bağlamında nasıl anlaşılacağı ve bu durumun mezkûr antlaşmanın kapsamını daraltabilip, daraltamayacağı sorunudur. Bu yazıda, ilk olarak meşru müdafaanın uluslararası hukuktaki yerine kısaca değinilecek olup, daha sonra BM’nin uzay hukukuna ilişkin dokümanları doğrultusunda meşru müdafaa ve şartları tartışılacaktır.
- Uluslararası Hukukta Meşru Müdafaa
BM Antlaşmasının 2 inci maddesinin 4 üncü fıkrasında düzenlenen kuvvet kullanma tehdidi ve kuvvet kullanma yasağına ek olarak, VII inci bölümde barışın tehdidi, bozulması ve saldırı eylemi durumlarında devletler tarafından alınacak olan önlemler de düzenlenmiştir. Meşru müdafaa hariç olmak üzere şiddet içeren durumlara yönelik alınacak olan tüm önlemler; tehdide, ihlale veya alınacak olan önlemlere ilişkin Güvenlik Konseyinin belirlemelerine ve kararlarına bağlıdır. Fakat doğal bir hak olarak 51 inci maddede düzenlenen meşru müdafaa, öngörülmeyen bir silahlı saldırının varlığı hâlinde ve Güvenlik Konseyi kararına kadar kullanılır. Bunun yanı sıra gereklilik ve ölçülülük meşru müdafaanın, kuvvet kullanımı ve meşru müdafaa hâllerinin tartışıldığı Nikaragua ve ABD (para 176) davasında da belirtilen iki önemli bileşenini oluşturmaktadır. Gereklilik prensibine göre saldırıya karşı alınacak önlem, alınmadığı takdirde zarara yol açabilecek gereklilikte olmalıdır. Bununla beraber ölçülülük ilkesi ise önlemin bu saldırıyla ölçülü olmasını ve onu aşmamasını ifade etmektedir.
- Uzay Hukukunda Meşru Müdafaa
BM’nin uzaya müteallik anlaşmaları, ilkeleri ve kararları, uzaya ilişkin muayyen eylemlerin yasaklanmasına dair birçok referans içermektedir. Bunlardan en geneli ve önemlisi Ay ve Diğer Gök Cisimleri Dâhil, Uzayın Keşif ve Kullanılmasında Devletlerin Faaliyetlerini Yöneten İlkeler Hakkında Anlaşmanın hem başlangıç kısmında hem de dördüncü madde de yer alan, nükleer silahların ve sair toplu yıkıma yol açabilecek silahların yerleştirilmesine ve kurulmasına dair yasaklamalardır. Yine aynı şekilde anlaşmaların ve diğer dokümanların ay üzerinde barışçıl keşfe, uluslararası çatışmalara, BM antlaşmasına ve benzerlerine ilişkin vurguları bu silahlanma yarışına ilişkin temel kaygıları göstermekte ve kuvvet kullanıma yasağının hukuki temeli oluşturmaktadır. Buna rağmen hâlâ bu alanda yasaklanmamış veya mevcut yasakları dolaylı yoldan aşan araçlar, devletlerin çıkarlarına yönelik tehditler oluşturmakta ve devletleri bu alanda önlem almak için tetiklemektedir. Bu bağlamda meşru müdafaa kısmi bir koruma sağlamaktadır. Bunlardan dolayı 51 inci maddede düzenlenen meşru müdafaanın uzay hukuku bağlamında sınırları ve şartları tartışılmalıdır.
Maddenin metninde meşru müdafaanın uygulanabilirlik şartı olarak toprağa açık bir atıf olmadığından, meşru müdafaanın uzayda uygulanıp uygulanamayacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Uzay hukukunda kinetik enerji ve lazer silahı gibi saldırı araçlarıyla yapılan silahlı saldırı sayılabilecek saldırılar ve bunların yanında “soft kill” olarak adlandırılan silahsız saldırı araçlarıyla yapılan saldırılar mevcuttur. Hâl böyleyken meşru müdafaanın uzaydan uzaya gerçekleştirilen saldırılara uygulanabilirliği ile uzaydan uzaya veya uzaydan dünyaya gerçekleştirilen ve fakat gerçek anlamda silah barındırmayan saldırılara uygulanabilirliği olmak üzere iki temel husus ön plana çıkmaktadır.
Bir saldırının uzaydan herhangi bir devletin topraklarına doğru gerçekleşmesi durumunda herhangi bir problem oluşmamaktadır; Çünkü hedef alınan devlet doğrudan olağan hâliyle, eğer diğer şartlar da sağlanmışsa, meşru müdafaadan faydalanabilecektir. Lâkin eğer saldırı mezkûr “soft kill” silahları tarafından yapılmışsa, BM Antlaşması açıkça meşru müdafaanın uygulanabileceğini belirtmemektedir. Bu konuda önemli bir belge Uluslararası Adalet Divanı (“UAD”) Nükleer Silahların Kullanma Tehdidinin ve Kullanımının Hukukiliği (para 40) üzerine vermiş olduğu danışma görüşüdür. Bu görüşte nükleer silahların kullanımının uluslararası hukuk bakımından değerlendirilmesi yapılmıştır. Görüşün 37 inci paragrafı ile 50 inci paragrafı arasındaki gerekçelendirme ise BM Antlaşmasının kuvvet kullanma tehdidi ve kuvvet kullanmaya ilişkin yasakları çerçevesinde “saldırı” kavramını açıklamaya yöneliktir. Divan bu kararda BM Antlaşmasında geçen yasakların belli bir silaha yönelik olmadığını, kullanılan silaha bakılmaksızın doğrudan kuvvet kullanma olaylarında uygulanacaklarını belirtmektedir.
Buna ek olarak özellikle BM Antlaşmasının 1 inci maddesindeki BM’nin barışa yönelik amaçları ile 2 inci maddesindeki iyi niyet prensibi olmak üzere anlaşmanın bütünlüğü çerçevesinde 51 inci madde yorumlandığında, maddenin amacının devletleri hukuka aykırı eylemlere karşı korumak olduğu sonucuna varılabilir. Bu nedenle devletlere zarar vermeyi amaçlayan yukarıda bahsedilen silahsız saldırı türünün maddenin kapsamına dâhil edilmesi gerekmektedir. Gerek Divanın kararı olsun gerek anlaşmanın yorumu olsun silahsız saldırı araçlarıyla yapılan saldırılara karşı meşru müdafaa uygulanabilecektir. Bu nedenden dolayı aşağıda uzaydan uzaya saldırılara karşı meşru müdafaanın uygulanabilirliği tartışması silahsız yapılan saldırıları da kapsamaktadır.
Bu şekilde gelinen noktada uzaydan uzaya gerçekleştirilen saldırılara meşru müdafaanın uygulanabilirliği, öncelikle 51 inci maddenin metin itibariyle değerlendirilmesini gerektirmektedir. Maddenin metninde saldırılar için “devlete karşı” ibaresi geçmektedir. Yukarıda da bahsedildiği gibi maddenin metninde ülke topraklarına açık bir atıf bulunmamaktadır. Yalnız başına bu ifade tarzı dikkate alındığında meşru müdafaanın zorunlu olarak toprağa karşı yapılan saldırılara uygulanması durumu söz konusu olmamaktadır. Böyle bir yorumun yapılmasına destek olan dayanak ise Adalet Divanının önüne getirilen ABD ve İran Petrol Platformları Davasıdır. Olay ABD’nin uluslararası sularda İran petrol istasyonlarına, kendi petrol tankerine saldırdığı varsayımı üzerine saldırmasıyla başlamıştır. Davada ABD petrol istasyonlarının vurulmasının meşru müdafaadan kaynaklanan bir hak olduğunu ileri sürmüştür. Divan ise bu iddiayı “gereklilik” ve “ölçülülük” unsurlarına uymadığı gerekçesiyle kabul etmemiştir. Burada önemli olan husus, Divanının incelemesinin petrol platformlarının açık denizlerde yer alması üzerinde olmamasıdır. Bir diğer ifadeyle Divan meşru müdafaanın uygulanabilirliği aşamasından bir sonraki aşama olan meşru müdafaanın unsurları üzerinde durmaktadır. Divanın bu yaklaşım tarzı meşru müdafaanın ülke toprakları dışında da uygulanabileceği iddiasını destekler niteliktedir. Nitekim bu yorum yukarıda açıklanan maddenin amacına da uygun düşmektedir. Bu nedenlerden dolayı, ilgili madde kapsamında meşru müdafaa uzaydan uzaya gerçekleştirilen saldırıları da kapsamaktadır. Ayrıca eklemek gerekirse uzay üzerinde devlete karşı gerçekleştirilecek saldırılar bir devlete tescil olunan cisimlere karşı yapılması hâlinde o devlet tarafından meşru müdafaa ileri sürülebilecektir. Bu nedenle saldırı veya saldırıların hangi devlete karşı olduğu Uzaya Fırlatılan Cisimlerin Tescili Sözleşmesine göre belirlenen tescil devleti kapsamında belirlenecektir. Birden fazla devletin cisim fırlatması hâlinde, 2 inci maddede belirtilen tescil devleti kimse saldırı ona karşı yapılmış sayılacaktır.
- Sonuç
Hülasa etmek gerekirse, uzay hukukunun 51 inci madde kapsamındaki meşru müdafaanın uygulamasına belli bir oranda esneklik sağladığı sonucuna varılabilir. Zira uzayda askerileşme kullanılan silahlar bakımından dünyadaki askerileşmeden ayrılmaktadır. Keza uzayın uluslararası hukuk bakımından özel olan statüsü bu alana ilişkin hukuki sorunları hassaslaştırmaktadır. Hâliyle, silahsız saldırı araçlarıyla yapılan saldırılara karşı ve uzaydan uzaya gerçekleştirilen saldırılara karşı uygulama alanı bulabilmesiyle uzay hukukunda meşru müdafaa, silahlı saldırılarda ve ülke topraklarındaki mutat uygulamasından ayrılarak BM Antlaşmasına istisnalar getirmektedir.