Yemen’de Suud koalisyonu tarafından çok sayıda sivil ölümüne sebep olan cenaze bombalaması olayında Suudi komutanlar UCM önünde yargılanabilir mi? Suudi Arabistan UCM’nin yargı yetkisini tanımıyorken böyle bir şey mümkün mü?
Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran uluslararası antlaşma Roma Statüsü’dür. Roma Statüsü’ne taraf olmayan bir devletin sorumlularının, mahkemenin yargı yetkisine giren suçlardan (soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçu) bir veya birkaçını işlemiş olsalar dahi yargılanıp yargılanamayacakları tartışma konusudur.
Uluslararası Ceza Mahkemesi belirli durumlarda gerçek kişiler hakkında soruşturma açmak için yetkilidir.
Bunlar;
- Suçlar Roma Statüsü’ne taraf bir devletin sınırları içinde işlendiğinde (mülkilik ilkesi)
- Suçlar Roma Statüsü’ne taraf bir devletin vatandaşı tarafından işlendiğinde (faile göre şahsilik ilkesi)
İstisnai olarak;
- Roma Statüsü’ne taraf olmayan bir devlet, suç karşısında mahkemenin yargı yetkisini kabul ettiğine dair bir bildirimde bulunduğunda (statü m.12/3) veya
- Suçlar uluslararası barış ve güvenliğin tehdit veya ihlal edildiği durumlarda işlendiğinde ve BM Güvenlik Konseyi durumu BM Şartı Bölüm 7’ye uygun şekilde mahkemeye gönderdiğinde UCM yargılaması mümkündür.
Suudi Arabistan mahkemenin yetkisini tanımamaktadır, Yemen ise imzalamış fakat onaylamamıştır dolayısıyla ancak BMGK kararı ile UCM’ye gönderilme seçeneği gündeme gelebilecektir. BM Güvenlik Konseyi, statüde belirlenen suç veya suçların işlenmiş göründüğü durumu soruşturması için savcıdan talepte bulunabilir. Suçlar Roma Statüsü’nü onaylamayan bir devletin topraklarında vuku bulmuş veya vatandaşı tarafından işlenmiş olsa bile BM Güvenlik Konseyi olayı savcıya bildirdiği zaman UCM yargılama yetkisine sahip olacaktır.
Roma Statüsü madde 13’e göre olaylar mahkeme önüne üç farklı şekilde gelebilmektedir:
“Bu statü hükümler gereğince, 5.maddede söz konusu bir suç ile ilgili olarak Mahkeme, aşağıdaki koşullarda yargı yetkisini kullanabilir:
(a) Bir veya birden fazla suçun işlenmiş göründüğü bir durumun 14.Madde gereğince bir taraf devlet tarafından Mahkeme savcısına bildirilmesi;
(b) bir veya birden fazla suçun işlenmiş göründüğü bir durumun Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin VII. bölümüne uygun olarak hareket eden BM Güvenlik Konseyi tarafından Mahkeme savcısına bildirilmesi;
(c) Bir suçun işlendiğine dair savcı tarafından 15.madde gereğince soruşturma başlatılması.”
Maddede belirtildiği üzere Statü’nün 13/b maddesinden BMGK’ya bir uyuşmazlığı UCM’ye havale etme yetkisi tanınmıştır.
Ancak pacta tertiis nec nocent nec prosunt ilkesi gereği andlaşmalar sadece taraf devletler için bağlayıcı olup taraf olmayan üçüncü devletler üzerinde herhangi bir hak ve yükümlülük doğurmazlar, meğerki 3. Devlet rıza vermemiş olsun. Ayrıca siyasi nitelikli bir organ olan Birleşmiş Milletler’e bu yetkinin verilmesinin doğruluğu tartışmaya açık bir konudur. Bu yetkinin mahkeme üzerinde baskı oluşturacağı ve Mahkemenin tarafsızlığı ve bağımsızlığını etkileyeceği de dile getirilmektedir.
BMGK bir olayı mahkemeye araştırıp kovuşturması için havale ettiğinde bu, bütün BM üyesi devletleri kapsar, Roma Statüsü’ne taraf olsun ya da olmasın tüm devletlerin işbirliği yapması zorunluluğu ortaya çıkar. Bu zorunluluk BM şartı 25.maddeden kaynaklanır. Birleşmiş Milletler üyeleri BM şartı uyarınca Güvenlik Konseyi’nin kararlarını kabul etme ve uygulama konusunda görüş birliğine varmışlardır. Ancak bu da tartışmalı bir konudur. Kimi devletler BM, bir olayı UCM’ye havale ettiğinde bu, taraf olmayan devletleri bağlamaz görüşünü benimsemişken buna karşı çıkan kimi görüşler de BMGK dünya barışının korunması için Mahkeme’ye bir dava ulaştırdığında BM’nin tüm üyelerden mahkemenin dava sürecini soruşturması için iş birliği talep ettiğini ifade eder.
Cenevre Sözleşmesi’ne göre de devletler uluslararası insancıl hukuka saygı göstermeyi ve saygı gösterilmesini sağlamayı taahhüt ederler. Bu durumda bir devlet UCM’ye taraf olmasa dahi Cenevre Sözleşmesi’ne dahil olduğundan dolayı -ki neredeyse bütün ülkeler taraftır- uluslararası insancıl hukuka uygun davranmak zorundadır. UCM’ye taraf olmayıp Cenevre Sözleşmesine taraf olan bir devlet uluslararası hukuka riayet etmek durumundadır. Bu zorunluluk Uluslararası Ceza Mahkemesi ile işbirliğini de kapsayabilmektedir. Zira Roma Statüsü’nün çeşitli maddelerinde Cenevre Sözleşmeleri’ne atıflar yapılmış, Cenevre Sözleşmeleri’nin çok ciddi ihlali de suç kapsamında sayılmıştır..
Uluslararası Ceza Mahkemesinde yürütülen Darfur, Sudan davasına baktığımızda Sudan’ın Roma statüsünü imzaladığını ancak onaylamadığını yani mahkemeye taraf olmadığını dolayısıyla soruşturmanın BMGK’nın durumu UCM savcısına havale etmesi ile başladığını görüyoruz. Sudan örneğinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Roma Statüsü m. 13/b’de sahip olduğu yetkiye dayanarak durumu Birleşmiş Milletler Şartı 7.Bölüm’e uygun şekilde mahkemeye gönderdiğinde olay Mahkeme’nin yetki alanına girmiş bulunmaktadır.
Ancak UCM ‘tamamlayıcı yargı yetkisi’ üzerine kurulmuştur, eğer ilgili devlet bu soruşturmayı kendi ulusal yargı yetkisi içinde görmeyi kabul ediyorsa mahkemenin yargı yetkisi devletlerin ulusal yargı yetkisinin tamamlayıcısı olduğu için mahkeme yargı yetkisini taraf olmayan bu devlet üzerinde kullanamaz.
Statü’deki boşluğun doldurulmasına yardımcı diğer ilke ise ‘evrensel yargılama yetkisi’dir. Bütün devletlerin mahkemeleri, nerede işlendiğine bakılmaksızın soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarının sorumlularını adalet önüne getirmek için uluslararası hukukça tanınan yetki ve göreve sahiptir. Bu evrensel yargı yetkisi, statüyü onaylamayan devletin sınırları içinde işlenen suçların sorumlularının adalet önüne getirilmesine izin vererek taraf olmayan devlet vatandaşlarının yargılanmasını mümkün kılabilir. BMGK’ya verilen mahkeme savcısına bildirme yetkisi UCM’nin evrensel yargı yetkisini kullanması için önemli bir fırsattır.
Bu şekilde Yemen’de birbirinden farklı bağımsız raporlarla teyit edilen uluslararası hukuk ihlallerinin savaş ve saldırı suçlarının Sudan örneğinde olduğu gibi BM araştırma komisyonu tarafından araştırma ve yerinde gözleme dayanarak raporlanıp uluslararası yargı mekanizmalarının harekete geçmesi mümkündür.